Son zamanlarda bu kavramı sıkça duymaya başladık. Bir furya şeklinde şirketler ardı ardına halka arz olmaya başladı. Hatta şirketlerden hisse alanlar “ben de artık bu şirketin hissedarıyım” düşüncesiyle çalışanları denetlemeye bile gitti.
Peki gerçekten böyle mi? “Halka arzlardan halk mı yararlanıyor?
Patronların Ensesindeyiz Banka Emekçileri Dayanışma Ağı bu konuyu masaya yatırdı
Halk arz söyleminin arkasına gizlenen gerçek: Borsa manipülasyonu
Halka arz, bir şirketin hisselerini yeni yatırımcılara satması ve bu hisselerin borsada oluşan fiyattan alınıp satılmaya başlanması diye özetlenebilir. Bu satılan payların karşılığında gelen para bazen sermaye artırımı yolu ile şirkete ilave kaynak olarak girerken bazen de patronun elindeki payları satması ile patronun cebine giriyor. Şirketler yeni yatırımları finanse edebilmek, borçlarını ödeyebilmek için ihtiyaç duydukları kaynağa halka arz yolu ile yeni yatırımcılardan elde edilecek ilave sermaye ile ulaşabilirken, yatırımcılar hisse senedi alarak şirketin faaliyetlerinden gelecekte elde edeceği kâra ortak olmayı amaçlıyorlar.
Ekonomi yönetimleri ise “sermayenin tabana yayılması”, “küçük yatırımcıların birikimlerinin verimli bir şekilde ekonomiye kaynak yaratması” gibi söylemlerle bu işe sıcak bakıyor, hisse senedi yatırımlarına ve borsaya açılmalara çeşitli vergi teşvikleri ve kolaylıklar getiriyor. Buraya kadar herşey piyasa kuralları içerisinde normal görünüyor. Normal olmayan ise son birkaç yıldır gördüğümüz şey… Bir çok şirket arka arkaya halka arz edilirken bu şirketlerin kim ya da kimin olduğundan, ne iş yaptığından bağımsız olarak milyonlarca insanın hesap açarak halka arzlara katıldığı, halka arz edilen her şirketin sonrasında borsada çok “iyi”performans gösterdiği bir dönem yaşanıyor. Öyleki bu hisselerin fiyatı kısa süre içerisinde 3 katına, 5 katına hatta 10 katına ulaşıyor. Peki madem bu kadar kıymetli ve yüksek potansiyel taşıyor bu şirketler, neden sahipleri bunları düşük fiyattan satıyor. Oysa borsacıların sık sık kullandığı bir tabir vardır; şirketin değerini en iyi patron bilir, derler. Bu patronlar diğerlerinden az bilgili ya da saf mı? Hiç sanmıyoruz… Halka arzlardan kötü kokular geldiği artık herkesin bildiği bir şey. Hatta burada bir “yanlışlık” olduğu, zaman zaman borsa-ekonomi konularında yazılıp çizilen gazetelerde bile borsa uzmanlarınca dile getiriliyor. Ama aslında ne olduğuna değinilmiyor. Çünkü bu işin bir ucunda halka arz eden şirketin patronu, diğer tarafta bu işe araclık eden aracı kurum, bir kaç büyük yatırımcı grubu , onay veren SPK ve halka arzları kovalayan bir sürü küçük yatırımcı var.
Tüm hisse senetlerinin %84’ü, yatırımcıların %2.3’ünün elinde
Hisse senetleri yatırımcısı sayısı Merkezi Kayıt Kuruluşu (MKK) verilerine göre Ekim ayı sonu itibariyle 8.5 milyona ulaştı. Bu kişilerin sahip olduğu hisse senetlerinin değeri ise 2.8 trilyon TL. Son 3 yıldır görülen yükseliş seçim sonrası dönemde iyice hızlandı. Haziran ayında 4.4 milyon olan yatırımcılara 4 ayda 4.1 milyon daha yeni yatırımcı eklendi. Bu 4.1 milyon yatırımcının 3.3 milyonunun hesap bakiyesi 1,000 TL ile 50,000 TL arasında. Yani gerçekten küçük yatırımcı diyebileceğimiz kitle. Eylül verilerine göre en fazla yatırımcı da 3 milyon kişi ile 1,000-5,000 TL arasında bulunuyor. 1,000,000 TL üstü yatırımcıların sayısı ise sadece 197 bin kişi. Ancak bu 197,000 kişinin toplam hisse senedi varlığı 2,35 Trilyon TL. Yani tüm hisse senetlerinin %84’ü, yatırımcıların %2.3’ünün elinde. Ortalama portföy büyüklüğü ise bu dilimde kişi başına 12 milyon TL. Çok tanıdık bir tablo. Tıpkı Türkiye’nin servet dağılımında olduğu gibi burada da aslında oyunu kuran, kuralları koyan ve sonunda parayı kazanan bir avuç insan.
Yatırımcı sayısı sebepsiz artmıyor tabii. Borsada yeni halka arz edilen şirketlerin performansını gösteren Halka Arz Endeksi var. Bu endeksin yılbaşından bu yana getirisi %100’e yakın. 2022 başından bakarsak %600… İlginin nedeni burada. Halka arzlara giren milyonlarca kişiye hisse senetlerinin bir kısmı çok küçük miktarlarda dağıtılıyor. Kalan kısmını ise “büyük ve kurumsal” yatırımcılar alıyor. Kimlerin aldığı belli değil. Neye göre dağıtıldığı da şirket sahibinin insiyatifinde. Ve ne hikmetse aracı kurumlarca değerlemesi yapılan, bağımsız denetimlerden geçen rakamlara göre 1 birim eden hisse senedi, piyasaya çıkınca bir anda “tavan-tavan” giderek 10 birimlere ulaşıyor. Küçük yatırımcılar mutlu çünkü aldıkları 3 kuruşluk hisse prim yapmış durumda. Patron mutlu çünkü hem şirketine kaynak sağladı hem de şirketinin piyasa değeri yani serveti bir anda üç, beş hatta on katına çıktı. Aracı kurum mutlu çünkü “başarılı”bir halka arza imza attı ve komisyonunu kazandı. Düzenleyici kurumlar ve ekonomi yönetimi mutlu çünkü sermaye bir kez daha tabana yayılırken, güçlü(!) ekonominin göstergesi olan Borsa yükselmeye devam etti.
Uzun vadede kaybeden emekçiler olacak
Bu görünürde kaybedeni olmayan oyunun mutlaka bir kaybedeni olması gerek. O da önünde sonunda hep şahit olduğumuz gibi küçük yatırımcılar olacaktır. Bu ahlaksız oyuna küçük kârlardan pay alma umudu ile dahil edilen küçük yatırımcılara bir gün fiyatları yeterince şişirilmiş hisse senetlerinin kalanı da devredilecek, şimdiye kadar kazandıklarının tadı damağında kalmış olan bu yatırımcı kitlesi bayılarak aldığı bu hisse senetlerinin aslında değerlerinin beş para etmediği gerçeği ile bir kez daha yüzleşecek. Çoğu emekçi olan bu küçük yatırımcılar bu süreçte kendi sınıf çıkarlarını bir tarafa bırakıp liberal ekonomistlerin, patronların peşinden giderek, kendi küçük portföylerini kurtarmak için ister istemez en piyasa dostu, en kamu çıkarlarından uzak ekonomik tedbirlerin savunucusu haline gelmiş olacak.
Hayat şartları emekçiler için giderek ağırlaşırken, ücretler insanca yaşam için en gerekli ihtiyaçları bile karşılamaktan uzakken, elinde küçük birikimleri olan milyonlarca emekçi halka arzlara girerek birikimini korumak, enflasyona karşı ezdirmemek, ya da ek gelir yaratmak için çabalıyor. Zaman zaman da buralardan küçük kazançlar sağlanıyor ancak bunun uzun vadeli ve yüksek tutarlarda olması piyasaların işleyiş mantığına aykırı. Biz emekçilere düşen, piyasaların bu tuzaklarından uzak durmak, kapitalizmin çarklarının her zaman büyük sermayeden tarafa döndüğünü, finansal piyasaların aslında emekçilerin küçük birikimlerini patronların cebine aktarmak için kurulmuş mekanizmalar olduğunu unutmamaktır. Bizlere düşen, iş yerlerinde, mahallelerde örgütlenerek en temel haklarımız, eriyen ücretlerimiz, insanlık dışı yaşam koşullarımız için mücadele etmektir. Sermayenin oyuncakları bırakalım onların olsun.
Hisse senedi yatırımcı sayısı ve yatırımcıların portföy değeri (Eylül-2023)
Portföy dilimlerine göre yatırımcı sayıları karşılaştırması (Haz-23 / Eyl-23)
PATRONLARIN ENSESİNDEYİZ BANKA EMEKÇİLERİ DAYANIŞMA AĞI