Bir süredir Limak, Cengiz İnşaat, Yapı Merkezi ve Gemont gibi inşaat şirketleri yurtdışında aldıkları ihalelerle duyuluyor. Bu ihaleler bu şirketlerin başarısından çok Türkiye sermayesinin devlet eliyle dünyaya yayılma politikasının bir parçasını temsil ediyor.
Bknz: https://patronlarinensesindeyiz.org/2023/08/24/akpnin-afrika-imarindan-sorumlu-bakanligi-yapi-merkezi/
Türkiye sermayesinin yurtdışına açılarak büyük paralar kazanma öyküsü ise büyük oranda Türkiyeli emekçilerin hilafına sürüyor. Özellikle son dönemde Türkiye’den dünyanın dört bir yanındaki şantiyelerde çalışmak üzere kayıtsız bir şekilde götürülen ve haklarını alamadan işten çıkarılan işçilerin değişik zamanlarda alacakları için mücadeleleri kamuoyuna yansıdı.
https://patronlarinensesindeyiz.org/2023/08/30/yapi-merkezi-emekcileri-kazandi/
https://patronlarinensesindeyiz.org/2022/06/29/gemont-iscileri-haklarini-istiyor/
Kimi örnekte mücadele kazanımla sonuçlansa da kimi örneklerde hukuki mücadeleye dönüştü. Hâlihazırda uzun erimli bir süreç olan hukuk başlığında ise işçileri kayıtsız bir şekilde ülke dışına çıkaran hiçbir iş kanunu hükümlerine uymadan çalıştıran şirketlerin fazla manevra olmuyor, davalardaki temel stratejisi süreci uzatmak, işçileri elinden geldiğince mağdur etmek oluyordu. Ancak 2022/9-837 E. 2023/424 K. Sayılı ve 10.05.2023 tarihli Yargıtay Genel Kurulu kararı ile Yargıtay patronların yardımına koştu.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu; Patronların lehine nasıl olacaksa yasalar öyle yorumlansın
İlgili Yargıtay Hukuk Genel Kurul Kararı’nda iş sözleşmesi imzalanırken seçilen bir hukuk varsa o hukukun uyuşmazlığa uygulanması gerektiği ve bir hukuk seçilmemişse de mutad işyeri hukuku yani “işin sürekli görüldüğü ülke” hukukunun uygulanması gerektiği ve bu durumun İş Kanunun “işçi lehine yorum” ilkesiyle çelişmediğine dair karar verdi. Ancak geçmişteki Yargıtay İçtihatları ise bu kararın tam tersiydi. Bu tarz keskin dönüşlerin fazla görülmediği içtihat alanındaki bu değişikliğe dair konuştuğumuz Patronların Ensesindeyiz Ağı Avukatı ise şunları söyledi;
“Kararı neresinden tutarsanız tutun elinizde kalıyor. Bu kararın alınmasının temel sebebi yurtdışına götürülüp çalıştırılan ancak hakları verilmeyen işçilerin davalarının adliyelerde birikmesi ve büyük inşaat şirketlerinin yüklü tazminatlarla karşı karşıya kalmasıdır. Adliyede herkesin bildiği ama dillendirilmeyen bir gerçek bu, Limak, Cengiz, Gemont ve Yapı Merkezi daha adını şu an sayamayacağımız onlarca şirketin davaları yığılmış halde karara çıkmayı bekliyor. Dava içeriklerini ise, yurtdışı şantiyelerinde çalıştırılan ancak haklarını alamayan işçilerin talepleri oluşturuyor. Çoğunun inşaat patronlarının aleyhine sonuçlanacağı ise açık.
Yargıtay’ın geçmişteki içtihatlarına göre bu uyuşmazlıklara Türk hukuku uygulanıyordu. Çünkü özellikle inşaat işçilerinin mutad bir işyeri hukukundan bahsetmek imkansız. Kimi işçi aynı şirketin Afrika’daki şantiyesinde çalışırken daha sonra Avrupa’daki şantiyesine gidebiliyor. Bununla beraber kanunun imkân verdiği “uygulanacak hukuku seçme”de temelde İş Kanununun “İşçi Lehine Yorum” ilkesi gereğince işçi için o ülkede daha lehe koşullar varsa işin başında o ülke hukukunu seçebilmesine dayanıyor. Kanun, eğer o ülke hukuku işçi için lehe bir yorum getirmiyorsa Türk hukukunun uygulanması gerektiğini söylüyor. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun amacı ise işçileri bir bilinmezliğe sürüklemek belki yıllarca sürecek bir “Hangi hukuk uygulanacak” tartışmasıyla süreci daha da uzatmak. Kaldı ki işçilerin hiçbirine okuma imkânı bile verilmeyen iş sözleşmelerinde yazan yabancı hukuk uygulanırsa işçiler için işin sonunda büyük maddi kayıplar söz konusu olacaktır. Şöyle ki bizim hukukumuzda ücret alacakları için zaman aşımı beş yılken birçok körfez ülkesinde bir yıl ve seçilen hukuk körfez ülkelerinden birinin hukuku olursa işçilerin ücret alacaklarını mahkeme yoluyla talep edebilmesi ortadan kalkacaktır. Bu durum Anayasa hükümlerine de aykırılık teşkil ediyor. Anayasanın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. Maddesine göre işçilerin mahkemeye erişimi kısıtlanarak “adil yargılanma hakları da elinden alınıyor.
Bu karar Möhuk M. 5’in “Kamu Düzenine Aykırılık” başlıklı maddesi ile de çelişmektedir. Şöyle ki ilgili maddede; Yetkili yabancı hukukun belirli bir olaya uygulanan hükmünün Türk kamu düzenine açıkça aykırı olması hâlinde, bu hükmün uygulanmayacağını; gerekli görülen hâllerde, Türk hukuku uygulanacağını belirtmiştir. Yani kanun “seçtiğin hukuk kamu düzenine aykırılık taşıyorsa o hukuk uygulanmaz” diyor. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise bir oldubittiyle işçilerin mahkemelerde herhangi bir şekilde alacak talep edebilmesini engelliyor.
İşçileri kayıtsız bir şekilde yurtdışına çalışmaya götürüp hiçbir yasal hiçbir mefhuma uymadan çalıştırıp parasını ödememek “kamu düzenine” aykırı bir durum. Yukarıda da dediğim gibi kararın herhangi bir hukuk normuyla açıklanacak bir tarafı yok. Aleni bir şekilde işçi düşmanı bir karar bu ve ortadan kaldırılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz.