Demirören Medya’da bir kadın işçi hamile kaldığı gerekçe gösterilerek mobbing’e maruz bırakıldı. Yöneticilerinin istifa baskısına karşı çıkan işçi, sözleşmesi feshedilerek işten çıkarıldı.
Demirören Medya’nın finans departmanında çalışan kadın emekçi, hamile kalmasının üzerine yöneticilerinin baskı ve mobbing’ine maruz kaldı. Şirket yöneticileri, işçinin hamile kalmasını gerekçe göstererek istifa etmesi yönünde baskı oluşturdu. İstifa etmeyeceğini belirten ve bulunduğu durumun işten çıkarılması için bir gerekçe olamayacağını ifade eden işçi, bu defa yöneticilerinin mobbingine uğradı.
İstifa baskısına karşı çıkan işçinin sözleşmesi feshedilerek işten çıkarıldı.
Patronların Ensesindeyiz’e yaşadıklarını ihbar eden işçi, hem bu konuda kamuoyu oluşturarak hem de hukuki haklarını kullanarak haksızlığa karşı mücadele edeceğini ifade etti.
‘Çocuk düşünüp düşünmediğimi sordu’
Öncelikle ben işe girmeden direktörüm çocuk düşünüp düşünmediğimi sordu. Ben de düşünmediğimi söyledim ki bu süreci planlamıyordum. Hamile kaldıktan sonra başlangıçta çok sevindiğini söyledi. Fakat 3 hafta önce benim direktörüm ve Kanal D’nin bütçe müdürü CFO’ya, beni, yapmadığım şeyler ile ilgili şikâyet ettiler. Daha sonrasında direktörüm pozisyonumun bir altına yan yardımcısı almıştı. Ondan memnun olmadığını, onu çıkarıp başka bir uzman alacağını söyledi. Bu konuyla ilgili mesleki fikrimi beyan ettim.
Geçtiğimiz hafta beni çağırarak beni uzman yardımcısına iş öğretmemek ile suçladı. Ayrıca ‘İş arkadaşlarımın motivasyonunu düşürdüğüm’ yönünde şikâyet aldıklarını belirtti. Kimseyle bu yönde bir konuşmam olmadığını belirttim.
Bizde maaşlarda belli bir bütçe oluyor. CFO ve direktörün inisiyatifinde dağılım oluyor. Başta zam oranının düşük olması için böyle davrandıklarını düşündüm. Ki kendisi benimle konuşurken, hamileliğimin ‘ona atılan bir gol’ olduğunu beyan etti. Hamilelik haberinden önce zam yaptıracağını ve benim müdürlüğümü vereceklerini konuşmuştuk.
‘Korunmasız seks yapmayacaktın’
Daha sonrasında 15 Ocak Pazartesi sabah beni aradı ve istifamı istedi. Başta bütçem yok yeni eleman almam gerekiyor dedi. Ardından sorunun hamile olmam olduğunu, bu nedenle sıkıntı yaşayacağını söyledi. Ben de hamileliğin haklı fesih sebebi olmadığını beyan ettim. Ve bana açıkça ‘korunmasız seks yapmayacaktın’ dedi. İstifa etmem karşılığında 2 maaş teklif edildi ama kabul etmedim. 15 Ocak Pazartesi 6 aylık çalışma süremin dolmasına bir gün kalmıştı. Dava açamamam için son gün bana böyle bir süreci dayattılar.
Kendimi iyi hissetmedim ve doktor iki gün rapor verdi. İzin sonrası ofise gittiğimde CFO sorunun benim performansım olduğunu ve hamileliğimi ön plana çıkarmaya çalıştığımı söyledi. Yılsonlarında çalışan performansına göre bu sürecin doğal olduğunu söyledi.
Şirkette 5 farklı bölümün bütçe süreci ile ilgileniyordum. Süreçlerde performansım ile ilgili sürekli pozitif sözlü dönüşler alıyordum hamilelik haberime kadar. Bana, verdiğim sözleri tutmadığım söylendi. Hamileliğim ile ilgili yüksek sesle sevinemedim bile.
‘Hamile kadınlar ölü yatırım olarak görülüyor’
Bana doğal süreç olarak söyledikleri ve iki aylık maaş teklif etmeleri onur kırıcıydı. Çünkü şu an itibarıyla beni bir şirketin işe almayacağını biliyoruz. Doğum yapmama 6 ay kaldı. Bu süreçte şirketler hamile kadınları ölü yatırım olarak görüyor.
Benden sonraki yeni arkadaşı, benim maaşımın 2 katından fazlasına müdür olarak alacaklarını öğrendim.
Son olarak söylemek istediğim bu konu tek başına bir ‘kadın meselesi’ değil. Benim eşim şu an çalışmıyor. Bu durumu bildikleri için o iki maaşı kabul edeceğim varsayılmış olsa gerek.
Evet, cinsiyet eşitsizliği yaşıyorum ya da tüm kadınlar yaşıyor bunu. Ama sürece cinsiyetten bağımsız herkesin sahip çıkması gerektiğini düşünüyorum.
‘Birçok kadın benzer durumla karşı karşıya’
Tüm bunlar olurken benim gibi aynı durumu yaşayan başka bir sürü kadın olduğunu öğrendim. Böyle konuları insan bildiği halde gerçek olmaz gibi geliyor. Çünkü bu o kadar insanlık dışı bir muamele.
Umudum başka kadınlara da ulaşmak ve haklı mücadelelerinde yalnız olmadıklarını söylemek.
İletişim Emekçileri: Bu ahlaksızlık ve aymazlık karşısında emekçilerin en büyük silahı örgütlü mücadelesidir
Halkı, halka karşı işlenen suçlar konusunda bilgi vermesi, aydınlatması gereken en önemli meslekler arasında bulunan basın kuruluşları, bugün holdingleşen birer patron kuruluşlarına dönmüş durumda. Hem işçiler hem de mesleki açıdan artık herhangi bir etik ve değer barınmayan bu kuruluşlarda, sömürü ve gasp en yüksek seviyede.
Kadın erkek gözetmeksizin hakları gasp edilen işçiler arasında yine de ayrımcılık elbette yapılıyor. Patronların gözünde kadın emekçiler, ilk göz ardı edilebilecek, yeri hızlıca doldurulabilecek bir iş gücü. Bu ahlaksızlık ve aymazlık karşısında emekçilerin en büyük silahı ise örgütlü mücadelesidir.
Tarihte olduğu gibi kadın ve erkek işçilerin patronlara karşı yan yana birlikte mücadele etmesi birçok alanda kazanım sağlamıştır.
Bu nedenle topluma, işçilere karşı yürütülen saldırılara meydan okuyor, bizler de işçi sınıfının örgütlü mücadelesini büyütüyoruz.
Demirören Medya’da baskıya uğrayarak işten çıkarılan arkadaşımızın mücadelesine, PE İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı olarak biz de ortak oluyoruz.
Kadın Dayanışma Komiteleri: Sonuna kadar mücadelesinde onunla birlikteyiz
İşyerlerinde kadın emekçilere dönük sömürü ve ayrımcılığın en çok karşılaştığımız örneklerinden biri de gebelik nedeniyle işten çıkarma… Hangi sektör olduğu da fark etmiyor, kadınlar hamile kaldığında ister bir fabrikada işçi olarak çalışsın ister özel okulda öğretmenlik yapsın işten çıkarılıyor. Bu durum o kadar olağanlaştırılmış durumda ki patronlar kadınların buna karşı mücadele edeceğini akıllarından bile geçirmiyor. Ama patronların umutlarını boşa çıkartan kadın emekçiler her zaman çıkıyor. Arkadaşımız da bu durumu kabullenmeyen, yaşadığı bu haksızlığa karşı sonuna kadar mücadele etmeye karar vermiş bir emekçi kadın… Biz de KDK olarak sonuna kadar mücadelesinde onunla birlikteyiz.
Diğer taraftan kadınların özel hayatına yönelik bu baskı daha iş görüşmelerinde başlıyor, hatta bazı şirketler kadın emekçilerin iş sözleşmelerine çalıştığı sürece veya belli süre boyunca hamile kalmayacağına, evlenmeyeceğine dair haksız şartlar koyuyor. Önüne böyle bir sözleşme koyulan veya iş görüşmesinde özel hayatı didik didik edilen bir kadın işe alınsa bile o işyerinde kendini rahat hissedebilir mi? İstedikleri tam da bu zaten, daha başlarken kendimizi diken üstünde hissetmemiz, asla orada kalıcı olabileceğimiz düşüncesine kapılmamamız, böylece hep daha fazla çalışmamız, hep daha fazla kendimizi ispat etmemiz…
Evet, İş Kanunu’nda ayrımcılık yasağı var ama toplumsal kurallar hukuk kurallarından daha ağır basıyor ve patronlar bunu çok iyi kullanıyor. Toplumda çocuk bakımı başta olmak üzere aile ile ilgili tüm sorumlulukların kadınlara ait olduğunu söylüyor bu kurallar… Ve en çok da siyaset ve din aracılığıyla güçlendiriliyor. AKP başta olmak üzere tüm sağ siyasetçiler ve Diyanet başta olmak üzere tüm tarikat ve cemaatler kadının asli görevini kocasına hizmet etmek, evde oturup çocuk yetiştirmek olarak tanımlıyor.
Tüm bu pompalamalar işyerlerinde kadın emekçilere ayrımcılık ve baskı, hak gaspları olarak geri dönüyor. Bugün bana, yarın sana… Bizler KDK olarak diyoruz ki “Sıranın sana gelmesini bekleme, örgütlen.” Kadınların örgütlü olduğu bir işyerinde hiçbir kadın emekçi gebe diye işten çıkarılamaz, hak gaspına uğramaz. Örgütlü bir kadın kendisini güçlü hisseder ve hayatının neresinde olursa olsun kendisine dayatılan kurallara da karşı çıkar, çevresini de dönüştürür. İşyerlerinde kadınların yan yana gelmesi, örgütlenmesi bu yüzden bu kadar önemli. Biz sonuna kadar arkadaşımızın mücadelesinin yanındayız. Onun mücadelesinin başka pek çok emekçi kadına örnek olacağından, güç vereceğinden hiç şüphemiz yok.