13 Eylül 2024, Cuma

Tekstil işçileri: Asgari ücretten bir beklentimiz yok, umut örgütlenmekte

2023 yılının bitmesine günler kala, milyonlarca emekçi 2024 yılı asgari ücretinin açıklanmasını bekliyor. Ancak bu elbette ki umutlu bir bekleyiş değil. Emekçiler, yapılacak zammın enflasyon karşısında çok kısa sürede eriyeceğini, daha zam yapılmadan pazarda, markette fiyatların artmaya başladığını belirtiyor.

Ortalama ücretin asgari ücret olduğu bir sektörden, tekstil ve hazır giyimden arkadaşlarımızla ücret beklentilerini ve çözüm önerilerini konuştuk. İstanbul, Diyarbakır ve Urfa’dan işçilerin ortak sözü, “Alacağımız zamla insanca yaşamak mümkün olmayacak, tek çözüm örgütlenmek,” oldu.

Bir avuç asalağa karşı milyonlarcayız

Ercan, İstanbul’da büyük bir fabrikada çalışan, deneyimli bir tekstil işçisi. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yaşananları bir tiyatro oyununa benzetiyor ve “Buradan geçinebileceğimiz bir ücret seviyesinin çıkmasını beklemek, kapitalizmin yasalarından bihaber olmak anlamına gelir,” diyor. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 50 bin liraya dayandığını hatırlatan Ercan, tek çözümün örgütlülük olduğunun altını çiziyor: “Tüm değerleri üreten, tüm zenginlikleri yaratan işçi sınıfının, toplumsal olarak üretilen değerden payını söküp alabilmesi için biricik yol örgütlenmek ve mücadeleyi yükseltmek. Mesleki birlikler, sendikalar ve politik örgütlenmeler etrafında kenetlenmeliyiz. Bir avuç asalaklar sınıfına karşı milyonlarcayız. İşçi sınıfının ustasından alıntıyla bitireyim: ‘İşçi sınıfı ya örgütlüdür, her şeydir, ya da hiçbir şey.”

Bizler, üreten ellerin sahibiyiz

İstanbul’dan bir ayakkabı işçisi, Kemal ise asgari ücret görüşmelerini sistemin utanç verici bir ayıbı olarak görüyor: “Emekçilerin vergilerinden büyük paralar kazananlar saraylarda, sırça köşklerinde oturuyor. Ne bir bakan, ne de düzenin sendikası Türk-İş’in yöneticileri bu ücretlerle geçinemez. Bu görüşmeleri yürütenler, halktan o denli kopuk yaşıyorlar ki, utanç verici rakamlar duyuyoruz. Kabataslak bir hesap dahi yapılsa, 10 binden aşağı kiranın bulunmadığı, marketlerin el yaktığı, emekçilerin kasaba uğrayamadığı açıkça görülür.” Asgari ücretin belirlenme sürecine ve 2024 yılı için asgari ücret tahminlerine bu sözlerle tepki gösteren Kemal, “İnsanca, onurlu bir yaşam bunun neresinde,” diye soruyor ve üretenlerin söz hakkı olması gerektiğine vurgu yapıyor: “Bizler kimiz? Bizler üreten, işleyen ellerin sahibiyiz. Madem üreten bizim ellerimiz, söz sahibi de bizler olmalıyız. Bunun için tüm emekçilerin, insanca, emekten yana bir yaşam için sosyalist çatı altında birleşmesi gerekir. Tek çare sosyalizm diyorum.”

Görüşmeler patronlar adına yapılıyor

İstanbul’dan bir başka ayakkabı işçisi ise asgari ücret görüşmelerinin aslında patronlar adına yapıldığına dikkat çekiyor: “Aslında bu görüşmenin, doymak bilmeyen patronların işçi sınıfına yoksulluk dayatmasından başka bir amacı yoktur. Buradan emekçileri mutlu edecek bir sonuç bugüne dek çıkmadı, bundan sonra da çıkmaz,” diyen ayakkabı işçisi, insanca bir yaşam için insanca bir sistem kurulması gerektiğinin altını çiziyor: “Emekçi sınıf olarak birleşip, hakkımız olanı almalı, insanca yaşam koşullarını kendimiz oluşturmalıyız. Bu yüzden, üretenler bizlersek, yönetenler de bizler olmalıyız. Bir araya gelmeli ve mücadele etmeliyiz. Bu işi ancak örgütlenerek çözebiliriz.”

Ekonomiye beni atasınlar, en azından çalmam

Urfa’dan bir tekstil işçisi ise asgari ücrete dair beklentisinin 20 bin lira olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Şu an aldığım ücretle kıt kanaat geçiniyorum. Zam sonrasında yaşam koşullarının maliyeti artmazsa, bir şekil yaşayabiliriz ama yine de insanca yaşayamayız. Benim önerim ekonomi işlerine beni atamaları. En azından çalmam. En azından işçinin halinden anlarım.”

Beklentilerimizi bile çaldılar

Urfalı bir başka işçi ise asgari ücret zammına ilişkin bir beklentisi olmadığını söylüyor ve iktidara tepki gösteriyor: “Bunlar bizim beklentilerimizi bile çaldılar. İster iki bin versinler ister dört bin ne fark eder ki. Ekmeğe zam, elektriğe zam, doğalgaza zam yapacaklar ardından. Kirayı hiç demiyorum bile. Benim babamdan kalma evim var. Ama kira versem herhalde açlıktan ölürdüm. Yoksulluk sınırından haberleri var mı bilmiyorum ama biz umudumuzu yitirdik.” Tekstil işçisi, zorunlu mesailere dahi yoksulluk nedeniyle ses çıkaramadıklarını belirterek, şunları anlatıyor: “Fabrikada baskı üstüne baskı. Zorla mesai yaptırıyorlar. ‘Geçinmek için buna ihtiyacınız var’ diyorlar. Hiçbir sosyal hayatımız kalmadı, yoruluyoruz ama ses çıkaramıyoruz. Bir şey diyecek olsak, patrondan önce çalışma arkadaşlarımız engel oluyor.” Çözüm önerisini sorduğumuz işçi, bu aşamadan sonra çözümün zor olduğunu düşünüyor: “Asgari ücrete yüzde yüz zam yapsalar ne olacak ki? Ben 15 bin kira versem asgari 20 bin olsa ne olacak mesela. Çıkış önerim yok. Ülke çıkmazda. Atatürk gelse çıkaramaz.” 

Asgari ücretin 18.000 veya üstüne çıkmasını bekleyen bir başka işçi de bu hükümet kaldığı sürece sorunların çözülmeyeceğini vurgulayarak şunları söylüyor: “Babamın desteği olmasa, şu anda aldığım maaşla hayatta geçinemem. Bir kira olmuş 10.000 lira, bu tabloda yapılacak zamla da geçinemem. Çözüm ancak hükümetin değişmesi olabilir.”

Asgari ücrete ilişkin beklentilerini ve çözüm önerilerini konuştuğumuz işçilerden biri de Diyarbakır’dan bir kadın tekstil işçisi oldu. Ayşe, asgari ücret tespit komisyonu toplantılarının düzenlenme şekline ve Türk-İş’in temsiliyet tarzına tepki gösteriyor: “Türk-İş’in işçileri asgari ücret görüşmelerine dahil etmesini hiç samimi bulmuyorum. Göstermelik olarak yapılıyor. Patronların ağırlıkta olduğu bir masaya dört tane işçiyi götürmelerinin bir anlamı yok. İşçi orada konuşsa ne olacak? Patronlar sadece dinleyecek ve ‘güle güle’ diyecekler. O masanın tamamının işçilerden oluşması, işçilerin karar verici konumda olması gerekiyor.”

Çalışma koşullarının zor ve yorucu olduğundan, aldıkları ücretle geçinmelerinin ise imkansız olduğundan bahsediyor Ayşe: “Diyarbakır’da diğer büyükşehirlere göre daha düşük olsa da kiralar yine de yüksek. Bir asgari ücret, bir kiranın altında kalıyor. Yani evde tek kişinin çalışmasıyla geçinmek imkânsız.”

Kirayı bölüşmek için birkaç aile birlikte yaşıyor

Ayşe, asgari ücrete yapılacak zammın da bir şeyi değiştirmeyeceğini vurgulayarak, şunları söylüyor: “İnsanlar artık yüzde kaç olacağıyla ilgilenmiyor. Çünkü ne kadar zam olursa olsun, o paraya geçinemeyeceklerini biliyorlar. Maaşlarımız enflasyon karşısında sürekli eriyor. Çevremdeki kimi insanlar masrafları bölüşebilmek adına birkaç aile bir evde yaşamaya başladı. Kaç kişi düğününü erteledi para olmadığı için. Ahır gibi evlerin kirası 10 bin lira. Yani maaşa zam yapsalar dahi, bu koşullar devam ettiği sürece geçinmek mümkün değil.”

Çözümü nerede gördüğünü sorduğumuz Ayşe, örgütlenmek gerektiğini söylüyor: “İnsanların bilinçlenmesi, örgütlenmesi, hakkını öğrenmesi ve istemesi gerekiyor. Hepimiz çalışıyoruz, kimi zaman günün 12-13 saati fabrikalarda geçiyor. Ama bunu sadece bir kişiyi zengin etmek için yapıyoruz. Kendimiz için değil. Kendimiz için çalışabilmeliyiz. Ürettiğimizi alabilir olmalıyız. Ben günde iki bin parça kıyafet dikiyorsam ve bir günlük kazancımla bir parça (kıyafet) alamıyorsam, burada bir sıkıntı var demektir.”

Tekstil İşçileri Dayanışma Ağı

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz
Captcha verification failed!
Captcha kullanıcı puanı başarısız oldu. lütfen bizimle iletişime geçin!