Her geçen gün derinleşen ekonomik kriz Türkiye’de milyonlarca emekçi için yoksullaşma anlamına geldi. Asgari ücret patron masalarında konuşulmaya devam ederken Ocak ayı işçiler için zam beklentisi ve endişesiyle geçiyor.
Büyükşehir ya da ilçe belediyelerinde çalışan binlerce belediye emekçisi için de durum farklı değil. Ocak ayı demek belediye işçileri için de endişeyle beklenen zam demek. Çünkü yıllardır belediye yönetimleri ve sendikalar eliyle imzalanan kötü Toplu İş Sözleşmeleri ile işçilerin ücretleri enflasyon karşısında ezildi, asgari ücret seviyesine geriledi.
Belediye işçilerinin ücretleri, belediye bütçelerinde birer maliyet kalemi haline geldi. Sayıştay raporları belediyelerin kâr tablolarını gözler önüne seriyor. Belediyeler birer şirket gibi kâr odaklı yapılar hâline gelirken, belediye işçileri yoğun mesailer, ağır çalışma şartları, yetersiz iş gücü, siyasi baskı ve mobbing altında çalışmaya devam ediyor.
Yoksulluk ve yaşam mücadelesi işçiler için devam ederken önümüzdeki yıl için ücretlerin çerçevesi yeni imzalanacak toplu iş sözleşmeleri ile çizilecek ya da var olan TİS’lere ek protokollerle zamlar belirlenecek.
Emeğin değersizleşmesini yakından hisseden belediye işçileriyle dizginlenemeyen ekonomik kriz karşısında aldıkları ücretlere ve beklentilerine ilişkin konuştuk.
Zamlar belediye başkanının iki dudağının arasında
Toplu İş Sözleşmelerinden gelen zamlar yetersiz kalıyor ve ücretler yıl içinde hızlı bir şekilde enflasyon karşısında eziliyor. Geçtiğimiz yıllarda işçilerin kendi mücadeleleri sonucunda ek protokoller yapıldı, eriyen ücretler yükseltilmeye çalışıldı. Bu protokoller ile işçinin ihtiyacını karşılamaktan uzak seyyanen zamlar uygulandı.
“Sağlık ve eğitim harcamaları, artan kiralar derken geçim sıkıntısı için ek protokoller zorunlu hâle geldi. Ek protokollerde belirlenen ücretler yaşamsal ihtiyaçlarımız temel alınarak yapılmadı. İşçilerden habersiz sendika ve belediye yönetimi görüşerek ücretleri belirlediler. Kısaca maaşlarımız belediye başkanının iki dudağının arasında.”
Çankaya Belediyesi’nde devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde ücretlerin yeniden asgari ücret seviyesine gerilememesi için hangi önlemlerin alınacağı belirsiz. Çankaya Belediyesi çalışanları zam gündemini şöyle aktardı:
“Zam gündeminde bizi ilgilendiren kısım TÜFE oranı. Bu oran tahminime göre %65 yani enflasyon üzerinden gelecek. Bunun dışında 6 ay önce bir protokol ile ücretlerimize eklenen seyyanen net 6000 TL, günlük ücretimize brüt 300 olarak eklenecek. Bu oran enflasyon oranının taban ücretimize yansıtılmasından sonra taban ücretimize eklenecek.”
“Hazırlanan Toplu İş Sözleşmesi taslağına göre günlük yevmiyemize eklenen 300 tl dışında yıl içinde başka bir maaş iyileştirmesi alamayacağız. Bu şu anlama geliyor Ocaktan sonra ücretlerimiz 2-3 ay içinde yine enflasyon karşısında ezilecek.”
“Bizim talebimiz ise her ay sendikamız tarafından açıklanan yoksulluk verisinin net aylık taban ücretimiz olması.”
“Maaş zammı beklentim sadece maaşlara zam yapıldığı, diğer yaşamsal ihtiyaçlarımıza zam yapılmadığı bir ortamda %100 zamdır.”
Yenimahalle ve Mamak Belediyesi’nde ise Ocak ayı için var olan TİS’lere ek protokol ihtiyacı ortaya çıkıyor. Toplu İş Sözleşmesi ile enflasyon oranında alınacak zamlar geçim derdi karşısında yetersiz kalıyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi BELKA şirketinde çalışanların aktardıkları ise şöyle:
“Ocak ayında %40 oranında toplu iş sözleşmesinden ücretlere zam yapılacak. İşçilerin bunun üzerine ekstra zam beklentisi var. Hâli hazırda en çok konuşulan gündem ise banka promosyon tartışmaları. Zam gündeminin üzerini banka promosyonu gündemi ile örtüyorlar. Bu da belediye başkanının işine geliyor.”
“TİS’den beklentim yok, umudum da yok”
SODEMSEN gibi patron örgütleri eliyle belediyelerde benzer ücret politikaları uygulanıyor. Sendikaların ise örgütlü oldukları belediyede siyasi angajmanları bulunabiliyor ve belediye yönetimleriyle işbirliğine gidiyor. Çankaya Belediyesi’nde süren Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri olmasına rağmen işçilerin güncel sorunlarına yönelik iyileştirmelerin olabileceğine dönük beklentisi düşük. Sözleşmenin ücret maddeleri aylar öncesinden, işçilerden habersiz SODEMSEN ve Genel-İş arasında imzalanan bir protokol ile bağlandı. Bu durum sağlıklı TİS sürecini öldürürken, işçileri umutsuzluğa sevk etti.
Çankaya Belediyesi işçileri TİS’den beklentilerini şöyle aktardı:
“Toplu İş Sözleşmemizin taban ücret maddesi Ek Protokol ile çerçevesi çizildiği için bir beklentim yok.”
“Bu zamana kadar güncel sorunlarımıza dönük bir çözüm üretilmediği için bir beklentim yok. Gerçekçi beklentilerimizin muhatabı yok. Bu yüzden beklentim de umudum da yok.”
“Toplu iş sözleşmesinden geçinebileceğim bir ücret ve şeffaf TİS süreci istiyorum.”
“Minimumda yaşamsal ihtiyaçlarımızın karşılandığı bir maaş değil, insanca yaşayabileceğimiz bir maaş zammının yapılması. Bizlere enflasyon altında ezilmediğimiz yaşam koşullarının sağlanması. Toplu İş Sözleşmesini imzalayan sendikanın işçinin yanında olması. Tarafların bizleri rakam değil emek olarak görmelerini istiyorum.”
Artan mesailere ve kötü çalışma koşullarına karşı örgütlenme
Dışarıdan bakıldığında görkemli konserler ve şovlarla hizmet eden bir belediye, içeride ise her geçen gün daha fazla emek sömürüsü. Az sayıda personelle çok iş yapılmaya çalışılıyor. Ücretlerde ufak iyileştirmeler için mesaiye kalmak zorunda kalınıyor ve çalışma saatleri uzuyor.
Belediyelerde artan iş yükünü ve çalışma ortamını görüştüğümüz belediye işçileri şöyle aktardı:
“İş yükümüz her geçen gün artıyor. Aynı işi yaptığımız meslektaşlarımızla neredeyse yarı maaşına çalışıyoruz. 10 yıldır burada çalışıyorum. Tecrübelerimizin bir karşılığı yok. Liyakatsiz işe alımlarım karşısında bizim haklarımız bize verilmiyor.”
“Park işçisi olarak bizlerin kulübelerimiz sağlıksız, rutubetli, bakımsız. En önemlisi parklarda lavabo ihtiyacımızı karşılayacağımız bir mekanımız yok.”
“Özellikle kadın park çalışanları için tuvalet sorunu daha yakıcı olarak hissediliyor. Bütün gün dışarıda çalışıyoruz. Tuvaletlerimiz yok. Tuvalet ihtiyacı için metrelerce yürüyoruz. Kulübelerimiz çok küçük. Bir metrelik kulübeleri 3-4 kişi kullanıyoruz.”
“Ücretlerimizi iyileştirmek için mesaiye kalmak zorunda kalıyoruz. Yani çalışma saatlerimiz uzadı. Eskiden 8-5 çalışırken şimdi çoluğumuzu çocuğumuzu bırakıp hafta sonu mesaisine geliyoruz. Hafta içinde de mesaiye kalıyoruz.”
Son olarak, tüm bu olumsuz tablo karşısında belediye emekçileri ne yapmalı?
“Farklı farklı belediyelerde çalışıyoruz ama aynı sorunlarla boğuşuyoruz. Aynı geçim derdini yaşıyoruz, siyasi baskı görüyoruz ve bunlara karşı hakkımızı aradığımızda vatandaşla karşı karşıya getiriliyoruz. Sorunlarımız ortak. Daha fazla bir araya gelmeli, sorunlarımızı konuşmalı, haberleşmeli ve ortak hareket etmeliyiz.”
Belediye çalışanları olarak bu karanlık tabloyu tersine çevirmek için Belediye Emekçileri Dayanışma Ağı’nda bir araya geliyor ve mücadeleyi büyütüyoruz.
Belediye Emekçileri Dayanışma Ağı