Bürolarda stajyer avukatların ve hukuk öğrencilerinin çalışma koşullarının zorlaştığı, sömürünün ve ucuz iş gücü olarak çalıştırılmanın katlandığı, taciz ve mobbingin yaygınlaştığı günlerde bir hukuk öğrencisinin patron avukatına karşı verdiği mücadeleyi konuştuk.
Hukuk Fakültesi öğrencisi iken patron avukatı S.K.’ya karşı açtığı cinsel saldırı davası ile PE Stajyer Avukat ve Hukuk Öğrencisi Dayanışma Ağı’yla tanışan Arzu Sena Topuz, içinden geçtiği zorlu süreci ve dayanışmayı anlattı.
Merhaba Arzu, hukuk fakültesinde okurken gönüllü staj yaptığın büroda patron avukatına karşı açtığın cinsel saldırı davası ile yollarımız kesişmişti. Geçtiğimiz cuma günü 4. duruşman görüldü: Bugüne kadar süreç nasıl gelişti, neler yaşadın?
Hukuki sürecin işleyişinden ziyade bizzat tecrübe ettiğim değişim ve dönüşümden belki bahsedebilirim. Hukuki süreci başlattığım sıralarda uzun süre hazımsızlığını yaşadığım şey şahsıma yönelen eylemin, severek icra edeceğime inandığım avukatlık mesleğini yapan bir kişi tarafından gerçekleştirilmiş olmasıydı. Yaşadığım şeyin münferit olduğunu sanmıştım. İlerleyen süreçte davanın karşı tarafının hem olay sırasında hem de olaydan sonraki tutumlarındaki cesaretin(!) yerleşik bir cezalandırılmama, olayın ortaya bile çıkmaması inancından kaynaklandığını fark ettim. Bunu besleyen şeyin temelinin irdelenmesi ve eleştirilmesi gerekiyordu. Hayatın her yerinde başımıza gelebilecekse bu nevi olaylar, hayatın her alanında mücadeleyi büyütmek ve ses çıkartmak gerekiyordu. Zamansal olarak bunları fark ettiğim nokta da mücadelemin asıl dönüm noktası olan dayanışmayla tanıştım. Bahsettiğim tüm bu farkındalık sürecini yaşayan ya da gözlemleyerek bu mücadele enerjisini içinde taşıyan bir çok arkadaşla tanıştım. Mücadeleyi ortaklaştırdığım oluşumlardan biri de siz Patronların Ensesindeyiz Stajyer Avukat ve Hukuk Öğrencileri Dayanışma Ağıydı. Hep birlikte hissettiğimiz bu mücadele ruhunu şimdi hep birlikte büyütmek ve sürdürebilmek fırsatını yaşadım. Dayanışmayla yola devam etmenin güçlendirici yanını tecrübe ettim. Mücadele motivasyonunun asla düşmesine izin vermeyen ve enerjiyi sürekli yüksek tutmamızı sağlayan arkadaşlarımla omuz omuza süreci bu güne kadar getirdim.
Birçok kadın işyerlerinde, sokakta, evde tacize, şiddete maruz kalıyor. Sence tacizin ve şiddetin yeniden üretiminde etkili olan ya da ‘cesaret’ olan nedir? Yine cevapla bağlantılı olabileceğini düşünerek; bu davadan gelecek sonuç işyerlerinde çalışırken sömürüyle, gericilikle birlikte değersizleştirilen kadınlar için ne ifade edecek? Ayrıca son duruşmada sanık S.K. ‘porno sitelerinde yüzü kapalı videoları var, ek iş olarak yapıp para kazanıyor’ diyerek duruşmalardaki ithamlarına bir yenisini ekledi. Sence bu tacizi meşrulaştırma girişimleri neden bir ezber gibi tekrar ediliyor?
Bunun bir çok sebebi üzerinde tartışılabilir elbette. Ancak ben söz konusu davanın katılanı olarak bu eylemlere maruz kalanlar olarak bu zinciri kırmak için ne yapabiliriz ondan belki bahsedebilirim. Bu cesaretin sebeplerinden birinin bu olayların açığa çıkmayacağının sanılması olduğu aşikar. Aile içindeki şiddettin aile içinde çözülmesine teşvikin, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda karşılaştırdığımız mağdur suçlayıcılığın, örneklerini arttırabileceğimiz tüm bu gizletme, saklatma, mağdur cesaretini kırma eylemlerinin bir yerde failleri cesaretlendirdiği de aşikar. Mağdur suçlayıcılıkla gerçekleştirilmeye çalışan sindirme politikasının örneğini benim duruşmalarımda da yaşıyoruz. Son duruşmada sanığın tarafıma ‘’pornoları var’’ diyerek yapmaya çalıştıkları şey bu gerçekliğin kendisinden geliyor. Toplumda yerleşmiş örf ve adetin bu olayları yorumlarken yarattığı çatışmadan doğan, topluma yerleşmiş mağdur suçlayıcılıktan doğan öfkeyi üzerimize yöneltmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla tüm bunların davasını sürdürmek de kadınlar için neredeyse suçluluk olarak öğretilmiş oluyor. Sevgi Soysal der ki: ‘’Demek bizler de, giderek suçluluğumuza inandırılmışız. Bir şeyler yapmak suçmuş gibi. Yapmamak suçsuzlukmuş gibi. Kavgayı ne zaman suçluluk, bir şey yapmamayı ne zaman suçsuzluk ve alın aklığı sanır olduk?’’ Bu söz tam bu anlattıklarıma denk geliyor bence. Ancak artık kavganın suçluluk olmadığını hatırladığımız yerde biz bu zinciri kırmaya başlayacağız. Mücadele gücünü kendimizde buldukça, benim davamdan ve benzeri davalardan adil sonuçlar aldıkça güçlenen umudumuzla, biz dayanışmayla, biz mücadeleyle bu dönüşümü sağlayacağız.
Bir sonraki duruşman 27 Mayıs günü görülecek. Buradan 27 Mayıs günü için söylemek istediklerin var mı?
Evet, bir sonraki duruşmam 27 Mayıs günü görülecek. Bahsettiğim gibi şimdiye kadar süreci dayanışmayla hep birlikte yürüttük. Davanın sonucunu dinlemek için de 27 Mayıs’ta hep beraber orada olup hukuki mücadeleyi sonuna kadar götürmeliyiz.