Geçtiğimiz günlerde Denizbank İletişim Merkezinde çalışanların maaşlarında yapılan kesintilerden dolayı asgari ücretin altında maaş almaları gündeme gelmişti. Denizbank emekçileri yaşadıkları sorun karşısında PE Banka Emekçileri Dayanışma Ağı ile beraber yaşanan soruna karşı birlikte çözüm aramaya, dayanışmayı büyütmeye devam ediyorlar. Dayanışma Ağı ve Denizbank çağrı merkezi çalışanları yaşadıkları süreci, çalışma koşullarını konuştular.
Banka Emekçileri Dayanışma Ağı: Patronlar pandemiyi kârlarını arttırmak için fırsat olarak görüyor.
Çağrı merkezleri sömürünün en yoğun haliyle tecrübe edildiği çalışma alanlarından bir tanesi. Denizbank İletişim Merkezi de sömürünün yoğun, ücretlerin düşük, çalışanların ise çoğunlukla koşullara dayanamayıp kıdem tazminatlarını bile bırakarak işten ayrıldığı, sirkülasyonun yüksek olduğu iş yerlerinden.
Pandemi dönemiyle birlikte Denizbank İletişim Merkezi emekçileri çalışmak için evlerine gönderildiler, evlerine çekilirken birçoğu belki de pandeminin yarattığı korkuyla karışık olsa da evden çalışmayla birlikte sürekli mobbing uygulayan baskıcı yöneticilerin ağız kokusundan bir nebze de olsa uzaklaşabileceklerini, biraz soluk alabileceklerini düşündü. Ancak evin konforu sizi yanıltmasın, ev ortamı bir kere iş yerine dönüştü mü mesai süresinde ve dışında işten ve sömürüden kaçış yok.
Denizbank ve diğer bankaların patronları da kârlarını artırarak devam ettirmenin yolunu bulmaya çalışırken evlerinde çalışan emekçileri en az ofislerinde çalışırken olduğu kadar baskı altında tutup sömürmeye devam ediyorlar. Üstelik bu dönemi insanların hayatlarını düşünmekten ziyade kârlarını artırmak için bir fırsat olarak kullanıyorlar. Devlet de pandemi döneminde kendi gemileri yüzsün diye emekçilerin hayatını hiçe sayan patronların yanında saf tutup patronların çarkı dönsün diye elinden geleni ardına koymuyor.
Biz ise bu noktada Denizbank İletişim Merkezi emekçilerine kulak vereceğiz. Burada emek vererek, üreterek yaşamını sürdürenlerin sözünü ortaya koyacağız. Pandemi döneminde neler yaşadılar, hakları nasıl ellerinden alındı, insanca çalışma ve yaşam koşulları için talepleri nelerdir onları konuşacağız.
Yemek molasından internete, yemek parasından hafta iznine sömürü nasıl arttı?
Yemek araları pandemi süreciyle birlikte 45 dakikaya indi. Binlerce çağrı merkezi emekçisinin 15’er dakikaları böylelikle çalınmış oldu. Çalışanların bütün itirazları ve taleplerine rağmen karar değişmedi. Yönetim kararın değişmemesini evden çalışmaya bağladı ve 45 dakikalık yemek molası süresini yeterli buldu.
Haftalık izin süresi son aylarda 2 günden 1 güne düşürüldü. Banka yönetimi haftalık çalışma süresinin artışına “çağrıların bekleme süresindeki artışı” gerekçe gösterdi. Binlerce çağrı merkezi çalışanının binlerce saatine oldubittiye getirilerek el koyuldu. Bu konudaki itirazlar yöneticiler tarafından “geçmişte verilen izinlere sayın” türü cevaplarla geçiştiriliyor.
Pandemi sürecinde iş yükü ve iş saatlerinin düzensizliği giderek arttı. Günün hangi saati olduğuna bakılmaksızın, sabah erken saatler ya da gece geç saatlerde whatsapp gruplarından, oradan ulaşamazsa telefon ederek ya da türlü yollarla çalışanların mesai saatleri sürekli olarak değiştirilmeye başlandı. Özel hayatın taciz edilmesine varan boyutlarda yapılan bu baskıyı yöneticiler “Nasıl olsa evden çalışıyorsunuz, bağlanın” diyerek yumuşatmaya çalışıyor, sokağa çıkma yasaklarını gerekçe olarak sunuyor.
Her daim sirkülasyonun olduğu Denizbank İletişim Merkezi’nde pandemi dönemiyle birlikte istifalar da yoğunlaştı. İş yerine senelerini veren tecrübeli çalışanlar yaşadıkları sömürüye katlanamayarak istifa etmeye başladılar. Geriye kalan çalışanların önemli bölümü kıdem tazminatlarını yakmamak amaçlı ve yaygınlaşan işsizlik nedeniyle işe devam ederken patron bu durumu sömürüyü arttırmak için bir avantaja çevirmiş durumda.
Çalışanların büyük bölümü çalışma koşullarından büyük bir memnuniyetsizlik duyarken pandeminin patron için kârlı olduğunu düşünüyor. Uzak mesafelerden gelenlerin yolda geçirdikleri süre dışında herhangi bir avantajı bulunmuyor. Görüşlerini aldığımız çağrı merkezi çalışanları şu an çoğu insanın imkanı olsa işe gidip çalışmayı tercih edebileceklerini aktarıyor. Çünkü internet faturası, yemek ücretleri ve elektrik, ısınma gibi giderler emekçilerin zaten oldukça az olan gelirlerinin üzerine binmiş durumda. Patron işyerinde yapmak zorunda olduğu bütün harcamaları yasa dışı bir şekilde pandemiyi gerekçe göstererek ödemiyor. Bu nedenle her gün belki de nefret içinde gittikleri iş yerine dönmek bile çoğu emekçi için daha iyi görünüyor. Çağrı merkezi emekçileri iş hukukundan kaynaklı haklarının ödenmemesi konusunda oldukça tepkililer. Evine internet bağlatmak zorunda olanlar, tarifesini değiştirmek zorunda kalan çok sayıda emekçi bulunuyor. Altyapı yetersizlikleri sebebiyle yaptıkları işlerde sorun yaşayan emekçiler bir de yöneticilerden performans düşüklüğü, bağlanamama, bekleme süresi artışı gibi sebeplerle sözlü şiddete maruz kalıyor.