Salgın süresince birçok emekçi haksız yere işten çıkarıldı. En çok etkilenen iş kollarından birisi de mağazacılık oldu. Tabii ki fatura her sektörde olduğu gibi yine emekçilere kesildi. Binlerce mağaza emekçisi bir anda işinden edildi, hakları verilmedi. Sirkülasyonun yoğun olduğu bu iş kolunda kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmek neredeyse imkânsızdı. Şu sıralar sermaye sınıfının ihtiyacına paralel olarak normalleşme mesajlarının ivme kazanmasıyla AVM’ler açılmışken, salgın sürecinde hak gasplarına maruz kalan mağaza emekçileriyle madalyonun bir de diğer yüzünü konuştuk. Engin, Hasibe, Serkan ve Sultan… Salgın öncesi Özlenir Giyim Mağazaları’nda çalışan emekçiler yaşadıkları zorlukları, Patronların Ensesindeyiz Ağı’yla birlikte sürdürdükleri mücadeleyi anlattı.
Öncelikle merhaba, iki aydır korona virüs salgını ile yaşıyoruz. İsterseniz salgın öncesi ile başlayalım. Çalışma koşullarınızla ilgili neler söylemek istersiniz?
Engin: Özlenir Giyim Mağazaları’nda 1 yıldan fazla çalıştım, 10 yılı aşkındır da sektördeyim. Açıkçası salgın öncesinde de sömürü vardı, berbat bir sömürü. Mesela ben sabahın köründe Avcılar’dan geliyordum işe, 14-15 saat çalıştıktan sonra gece yarılarında anca dönebiliyordum eve. Ulaşım yetersizliği, şirketin tek servis tesis etmiş olması, zaten uzun olan mesaimizi daha da uzatıyordu. Bir de üzerine hizmet sektörü çalışma koşullarını ekleyin… Salgından önce de bir şekilde hep patronlara işliyordu düzen anlayacağınız.
Hasibe: Benim de herhalde bir 15 yıl olmuştur sektörde. Özlenir’de ise koşullar gerçekten ama gerçekten kötüydü. Ne haftalık yasal çalışma süresine uyuluyordu, ne de insani bir çalışma biçimi vardı. Engin’in söylediğine ek olarak, bir de bu uzun çalışma saatlerini düşürmek için zorla kullandırılan 2,5 – 3 saatlik yemek molaları var örneğin. Sonra düzgün bir ısıtma sistemi de yoktu ve birçok arkadaşımız bu sebepten hastalandı, rapor aldı ve raporlu günleri maaştan kesildi! Sürekli kesinti yapılıyordu zaten, mesaiye geç kalandan kesinti yapılıyordu, ürünlerin üzerinde alarm unutulması durumunda kesinti yapılıyordu. Yine ek olarak 8 katlı binanın tüm yangın çıkış kapıları en üst katta bulunan restoranın gıda kasalarıyla ve mağazanın ürün kolileriyle tamamen kapatılmış durumdaydı. Özetle yasa dışı uygulama, iş güvenliği ve sağlığını tehdit eden pek çok durum, ne ararsanız vardı!
Serkan: Özlenir aslında daha iş görüşmesinde göstermişti kendisini. Ne koşullardan bahsettiler, ne de bir iş sözleşmesi imzalattılar. Mesai saatlerine dair farklı bir şey söyleyemeyeceğim. Hasibe bahsetti, fakat dikkatimi çeken bir durumdan söz etmek istiyorum. Giriş katta hava perdesi/klima olmadığı için kışın ortasında çalışan birçok arkadaşımız hastalandı. Geliştirdikleri çözüm ise bu katta çalışan arkadaşlara bir tık daha fazla maaş vermek oldu, yani sus payı! 2,5 ayda giriş katında yaklaşık 25 personel değişti. Ben ise Satış Uzmanı sıfatıyla çalışmakta idim; benden çok memnun olduklarını, hatta müdür yardımcılığına yükselteceklerini söyleyen yöneticilerim 15 Mart gecesi 23.45’te performans düşüklüğü sebebiyle işten çıkarıldığımı bildirdiler.
Sultan: Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim ve ailemden ayrı yaşıyorum. Öncesinde başka bir firmada kasiyer olarak çalışmaktaydım. Özlenir ile görüşmemin ardından eski işimden istifa ettim, şartlar daha iyi görünüyordu. Sonra ne mi oldu? Burada yalnızca 4 gün çalışabildikten sonra 15 Mart günü benim de çıkışım verildi, hem de 02 Koduyla, bilmeyenler için “kendi isteğimle istifa etmişim”. Arkadaşların bahsettiği koşulları görmedim bile, göremedim…
Salgınla birlikte nelerle karşılaştınız? Hayatınızda ve çalışma koşullarınızda neler değişti?
Engin: Salgın tüm emekçilerin yaşamını değiştirdi. İş yaşamı bitti öncelikle, işten çıkarıldım. Salgını bahane ederek işimize son veren patronlar haklarımızı vermedi. Kıdem tazminatım vardı örneğin, epeyce bir süre ödemediler. Beslenmeye ve hijyene en çok gereksinim duyulan bir anda işsiz kaldım. Bir yandan aile de var tabii, sonra kredi borçları falan derken neredeyse bunalıma bile giriyordum.
Hasibe: Ülkede ilk vakanın görülmesiyle birlikte, mağaza da İstiklal Caddesi’nin hemen başında olduğundan, bir panik havası sardı hepimizi. Bir hafta boyunca alınan tek önlem de 8 katlı mağazaya alınan iki şişe dezenfektandı. Defalarca talep etmemize rağmen şirket daha fazlasını yapmadı. Üstüne başka mağazalarda da olduğu gibi “müşterileri panik havasına soktuğu için” kişisel olarak temin edilen maske ve eldivenlerin takılması da yasaklandı. Salgın ile birlikte küçülmeye gidildiği bahanesiyle personel toplu halde işten çıkarıldı. Yalnızca 15 Mart günü 18 arkadaşımızı kapının önüne koydular. İstifa etmiş gibi gösterilerek iş akitleri ile işten çıkarıldıkları için kimse işsizlik ödeneğinden ya da salgın sürecinde işten çıkarılanlara verilen 1170 TL’lik ödenekten yararlanamadı, tazminatlarını da alamadı. Bu durum tüm sektörlere sirayet ettiğinden yeni bir iş bulmak da imkânsız hale geldi haliyle. Ben dâhil 18 kişinin bir sürü alacağı var içeride. Çıkış kodlarımızın değiştirilmesi ve içeride kalan alacaklarımızın verilmesi için ulaşmaya çalıştığımız yöneticiler bize hiçbir şekilde cevap vermedi, muhatap bulamadık. Bunun yanı sıra mağazanın kapanmasının ardından online satışa yönelen şirket, kalan personeli depolarda son derece sağlıksız bir ortamda hiçbir tedbir almadan çalıştırdı ve halen çalıştırmakta. Bu arkadaşlarımız büyük risk altında; ya ölümü göze alıp devam edecekler ya da işsiz kalıp açlıktan ölecekler.
Serkan: Salgının etkisini göstermeye başlamasıyla mağaza yönetimi gerçek anlamda işçi kıyımına gitti. Önce tabii yeni giren arkadaşları çıkardılar, sonra memnun olduklarını söyledikleri beni… Hiçbir hakkımı alamadığım gibi 15 Mart gecesi işten çıkarıldığım için sonrasında çıkarılanlara yapılacak olan ödenekten de yararlanamadım. Salgın nedeniyle yeni bir iş bulma imkânım yok, hiçbir gelirim yok, sosyal güvencem yok. Bu zor koşullarda yaşamaya çalışıyorum işte.
Sultan: Ben de salgın başladığı gibi işten çıkarılanlardanım. Az önce söylediğim gibi ailemden uzakta yaşıyorum, çalışmak zorundayım. Bunun için hızlıca iş aramaya koyuldum fakat bulamadım, depresyona girdim. Yıllardır iş-okul-staj üçlüsünü birlikte götürmeye çalıştım, şimdi hiçbirisi yok, resmen boşluğa düştüm. Bizi mağdur ettiler, çok zor durumda bıraktılar.
Mağaza çalışanları arasında bir iletişim ağı var mı? Yaşadıklarınız başka mağazalarda da benzerlik gösteriyor mu?
Engin: İşten atılan arkadaşlarla birlikte bir WhatsApp grubu kurduk, birbirimizle sürekli irtibattayız. Evet, bırakın bizim sektörü, başımıza gelenler her sektörden emekçinin başına geliyor. Salgın öncesinde de bir dizi hak gaspları yaşanıyordu yine her sektörde, salgın ile birlikte bütünlüklü bir saldırı yemiş olduk. Tazminatsız işten çıkarmalar, ücretsiz izinler, bunlar her yerde var.
Hasibe: Engin’in söylediği gibi haklarımızı aramak ve birlikte mücadele etmek için bir iletişim ağı kurduk. Yalnızca Beyoğlu mağazasından değil, şirket bünyesindeki diğer mağazalardan da arkadaşlarımız katıldı buraya. Herkes aynı şeyi söylüyor; sağlıksız çalışma ortamı, mobbing ve işten çıkarma tehdidi… Özellikle şu sıralar online satışların devam edebilmesi için personellerin baskıyla tam gaz çalıştırıldıklarını biliyoruz diğer mağazalardan da.
Serkan: Biz ne yaşadıysak şirket bünyesindeki diğer mağaza çalışanları da aynısını yaşıyor. Elbette bu arkadaşlarla iletişim halindeyiz ve haklarımızı birlikte örgütlenerek arıyoruz. Salgın mağazacılık sektörünü vurmuş durumda, yine Engin ve Hasibe’nin söylediği gibi ben de kendi çevremden sürekli aynı şeyleri duyuyorum.
Sultan: Mağazacılık sektöründeki başka şirketlerde çalışan arkadaşlarımla iletişim halindeyim. Benzer sorunlar bu mağazalarda da mevcut. Fikir alışverişinde bulunup haklarımızı öğreniyoruz.
Normalleşme mesajlarının hız kazanmasıyla birlikte AVM’ler açıldı bildiğiniz gibi. Mağaza emekçileri de yavaş yavaş işlerine dönecek gibi görünüyor. Muhtemelen daha fazla sömürü, daha fazla baskı onları bekliyor olacak. Can güvenlikleri hiçe sayılarak çalıştırılacak insanlar. Peki, sizce ne yapmak lazım? Son olarak mağaza emekçilerine ne söylemek istersiniz?
Engin: İşten çıkarıldıktan sonra Patronların Ensesindeyiz Ağı’na ulaştım ve benim gibi işten çıkarılan, hak gaspına uğrayan birçok arkadaşımı buraya yönlendirdim. Hak arama mücadelem ve mücadelemiz şimdilik benim için sonuç verdi; yaklaşık iki ay sonra kıdem tazminatım ödendi. Diğer mesai arkadaşlarımın da haklarını alabilmeleri için mücadeleyi sürdürüyorum. Biz işçiler emeğimizin karşılığını istiyoruz. Bu nedenle tüm mağaza çalışanlarını yaşadıkları hak gasplarına karşı birlikte mücadele etmeye, Patronların Ensesindeyiz Ağı ile irtibat kurmaya ve sömürücüleri ihbar etmeye çağırıyorum.
Hasibe: Özlenir Giyim bünyesindeki Diesel, Sisley, JeansLab ve Glocal mağazalarında yaşanan mağduriyetleri Patronların Ensesindeyiz Ağı’nda dile getirmemiz, arkasından soL Portal’da konuyla ilgili çıkan haberler ve sosyal medyada bu haberlerin ses getirmesiyle birlikte 2 ay önce işten çıkarılan Engin’in kıdem tazminatı şirket tarafından geçtiğimiz günlerde ödendi. İlk kazanımımız bu yönde oldu. Mücadelemiz hem işten çıkarılan emekçi arkadaşlarımız, hem de hâlâ mağazada çalışan emekçi arkadaşlarımız adına tüm haklarımızı alana ve uygun çalışma koşulları sağlanana kadar devam edecek. Yalnız değiliz; mücadelemizi sonuna kadar sürdürüp, haklarımızı alacağız! Tüm mağaza emekçilerine çağrımız yaşadıkları hak gasplarını Patronların Ensesindeyiz Ağı ile iletişime geçerek bildirmeleri, hak arayışlarını örgütlü olarak yürütmeleridir.
Serkan: Bir arkadaşımızın öne çıkıp Patronların Ensesindeyiz Ağı’nda sesimizi duyurana kadar, Özlenir Giyim, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve prim ödemeleri gibi hiçbir hakkımızı ödememişti. Maaşlarımızda da eksik ödemeler vardı. Ardından aramızdan bir arkadaşımızın ödemesi yapıldı. Devamının geleceğini ve haklarımızı alacağımızı düşünüyorum.
Sultan: Patronların Ensesindeyiz Ağı’nın destekleri ile verdiğimiz mücadele işe yaradı diye düşünüyorum. Biz haklarımızı alana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Tüm emekçilere de bir araya gelip mücadele etmeleri için sesleniyorum. Emeklerinin sömürülmesine sessiz kalmasınlar. Mutlaka haklarını arasınlar. Patronların Ensesindeyiz Ağı’na teşekkür ediyoruz.