Salgına rağmen çalışmaya devam eden iş yerlerinden biri de tersaneler. Patronların Ensesindeyiz Ağı ile temasa geçen Yalova Tersaneler bölgesindeki bir iş sağlığı ve güvenliği uzmanının söyledikleri, salgın öncesinde de iş güvenliğinin ihmal edilmekte olduğu tersanelerde salgınla birlikte nasıl sağlıksız bir tablo oluştuğunu, güvenlik tedbirlerinin maliyet kalemi olarak görülerek nasıl ihmal edildiğini gözler önüne seriyor.
Bize kendinden bahseder misin kısaca? Ne kadar zamandır bu bölgedesin?
2018’den beri Yalova tersaneler bölgesinde 4 farklı tersanede tam zamanlı aktif olarak çalıştım. İşim, 4857 sayılı İş Kanunu ve 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanunlarına göre işin yapılıp yapılmadığını denetleyip takip etmek. Maalesef bu kanunlar çalıştığım iş yerlerinde eksik bir şekilde uygulanmaktadır…
Ne gibi eksiklikler biraz açar mısın?
Hatsan tersanesinde çalıştığımda çalışanların kişisel koruyucuları işveren tarafından verilmemekteydi. İşçiler dumanlı ortamda toz maskesiyle çalıştırılmak zorunda bırakılıyordu. Alt işverenler çalışanların hakları olan dinlenme molalarını eksik vermekteydi, zorunlu olarak haftalık 45 saatten fazla çalıştırılmaktaydı. Aynı ihmalleri Gemak, Beşiktaş ve Karmarin tersanelerinin de yaptığını gördüm.
Peki salgın sürecinde neler yaşanıyor?
Şimdi ise virüsle mücadele etmekteyiz. Maalesef çoğu tersanede soyunma odalarında ve çalışma sahalarında 1 metre olan sosyal mesafe kuralına uyulmamaktadır. Beşiktaş tersanesinde bir firmada, 1 kişinin kullanması gereken maskeyi sırayla iki kişinin kullandığına şahit oldum. Bu durumu İSG departmanındaki üstüme bildirdiğimde “bize ne” dediğini işittim. İşveren ise masraf olmasın, daha çok para kazansın diye işçilerinin can güvenliğini umursamıyor. Emekçinin hakkını savunan hiç kimse yok bu tersanelerde, asıl işveren alt işverenini denetlemiyor. Tersanelerdeki alt işverenlerin (taşeron firmalar) işçilere yaptıkları haksızlıklar sadece bunlarla bitmiyor, 1 günlük olan maske işçiye en az 3 gün kullandırılıyor, kişisel koruyucu donanım ekipmanlarını eksik veriyorlar.
İşçiler yetersiz kişisel koruyucudan ötürü; kaynak ışınlarına, karbondioksite, karbonmonoksite, solvente ve ilerde pnömokonyoza yakalanmaya sebep verecek tozlara maruz kalmaktadır.
Bunlar da yetmiyormuş gibi bir de virüs onları tehdit ediyor.
İşçiler bu durumlarla ilgili bir hak arayışına girmediler mi?
Çalıştığım her tersanede çalışanlara niye haklarını savunmadığını sorduğumda, biz sesimizi çıkarttığımızda “beğenmiyorsan kapı orda” denildiğini anlattılar, bakmakla yükümlü olduğum ailem var, işten kovulmayı göze alamam denildiğini duydum.
Gemak tersanesinde Covid-19 salgınından dolayı işler azaldığı için alt işverenler çoğu çalışanlarının tazminat haklarını vermeden işten çıkarttı mart ayında. Ben şahsen alt işverenlerin çalışanlarına yaptıkları ihmaller için Alo 170’i birkaç kez aradım. Her şeyi anlattım; lakin dönüş yapan, denetlemeye gelen olmadı. Gemak ve Hatsan tersanesinde alt işverenlerin çalışanlarının sigorta pirimlerini düşük yatırmak için mesai ücretlerini elden verdiğini gördüm, yetkililere bunu anlattığımda “burası Türkiye” denildi. Evet, burası Türkiye ve Türkiyemin hiçbir emekçisi, işçisi bu haksızlıklara maruz kalmayı hak etmiyor. Ben bu ihmalleri asıl işverenin yetkililerine anlattığımda “beni bana mı şikâyet ediyorsun “ denilerek ilgilenilmedi.
Gemi dış cephe boyaması yapılan bölümlerde boya artıklarının denize döküldüğü ve temizlenmediğini görüyorum, tersaneler bölgesinin Marmara deniz kirliliğini ne kadar arttırdığı raporlarla tescil edilmiş… Ve sahil güvenlik bu durumu denetlemeye geldiği zamanlarda, tersanenin küçük tekneleri ile bölgede dolaşıp kirliliği dağıtarak temizmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor, sahil güvenliğin de buna göz yumduğu apaçık ortada.
Bu tersanelerin devlete yıllık getirisinin 900 milyon dolar olduğu söylendi. Güzel, daha fazla kazansın devletimiz, lakin işçinin maruz kaydığı haksızlıklar ne olacak? Kim bunları denetleyecek? Kim hesap soracak?
Peki sizce çözüm ne?
Çözüm, iş sağlığı ve güvenliği okullarından mezun olan, 4857 ve 6331 nolu kanunlara hâkim olan uzmanların devlet kadrosuna alınıp bu tür iş yerlerini denetleyip, ihmallerde bulunan firmalara para cezası uygulaması. İşte emekçinin hakkının savunulmasının çözümü bu kadar basit. İş kanununu ihmal eden her işvereni denetleyen, devlet bünyesinde İSG uzmanlarının olması. Ve devletin de İSG uzmanlarının raporlarını ciddiye alması…
İşçiler de kendi haklarını yasal yollardan ararken toplu hareket edilmesi gerekiyor, tersanelerdeki sendikal faaliyet neredeyse hiç yok. İşçiler kendi haklarını kendileri aramak zorunda…