9 Kasım 2024, Cumartesi

Şenol Hukuk Bürosu Emekçileri İşyerlerindeki Çalışma Şartlarını ve Hukuksuzlukları Anlattı

Şenol Hukuk Bürosu’ndan işten atılan ve ismini vermek istemeyen üç emekçi, çalışma şartlarını ve yaşadıkları hukuksuzları anlattılar. Maaşlarının sürekli geç yattığını, primlerini ve fazla mesai ücretlerini alamadıklarını söyleyen çalışanlar, işten atılan insanların hala çalışıyormuş gibi gösterildiğini ve onların işlerinin de mevcut çalışanlara yüklendiğini belirttiler.

– Kendinizden ve işyerindeki görevinizden bahsedebilir misiniz?

Ö.: Yaklaşık 8 aydır Şenol Hukuk Bürosu Savatel Çağrı Merkezi’nde çalışıyorum. Celal Bayar Üniversitesi Harita Teknikerliği mezunuyum fakat kendi alanımla alakalı iş olanağı kısıtlı olduğu için bu alanda iş bulamadım. O nedenle Şenol Hukuk Bürosu’nda işe başladım.

Ş.:  İnsan Kaynakları mezunuyum. Kendi alanımda fazla iş olanağı var fakat tecrübem olmadığı için iş bulamadım. Bu nedenle Şenol Hukuk Çağrı Merkezi’nde çağrı personeli olarak çalışıyordum. Ta ki düne kadar.

C.: Kuaförlük mezunuyum. Kuaförlük alanında iyi kazanç olmadığı için meslekten ayrıldım ve 4 ay önce Şenol Hukuk Bürosu’nda çalışmaya başladım.

– 20 günü aşkın süredir maaşınızı alamadığınızdan dolayı iş bıraktınız. Bunun haricinde işyerinin çalışma koşulları nasıldı? Ne tür muamelelerle karşı karşıya kalıyordunuz?

Ö.: Burada işe başlarken açıkçası çok umutluydum. Belli bir düzeni var, haftasonları tatil. Bir kadın açısından elverişli şartlara sahip. Fakat işe başladıktan sonra öyle olmadığını, içeride herkesin yüzünün farklı olduğunu anlamaya başladık. Resmi tatil olan günlerde çalışmadığımız için aylık datayı dolduramamamızdan dolayı bize cumartesi ek mesai yapmak zorunda olduğumuzu ve ek mesai ücretlerinin de bir sonraki ayın 15’inde elden verileceği söyleniyordu. İlk seferinde mesai ücretlerimizi geç de olsa aldık. Fakat Ağustos ayı mesaisini hala almış değiliz. Maaşlarımız da her defasında geç ödenirdi, 10-15 gün geciktiği olurdu. Her sorduğumuzda cevap alamadık, bizimle dalga geçiyorlardı. Bunun dışında içeride çok baskı vardı. İşten çıkarılan arkadaşlarımızı hala çalışıyor olarak gösterdiklerinden dolayı biz onların da iş yükünü üstleniyorduk. Biz günde 110-120 arama yaparken ek olarak 15-20 arama daha yapmaya başladık ve bu ek aramalar giderek daha da artmaya başladı. Ve sonunda toplam 200 arama yapar olduk. Böyle olunca ne iş performansımız yükseliyordu ne de verimli iş yapabiliyorduk. Bu sefer de performans düşüklüğünden dolayı tutanak tutuyorlardı. Tuvalette dahi başımıza nöbetçi diye takım liderlerini dikiyorlardı. Kısaca, çalışanına değer vermeyen bir işyerinde insanlık dışı koşullarda çalıştık.

Ş.: İşe ilk girdiğimde primlerin gününde alındığını, prim ücretlerinin 800 TL’ye kadar yükseldiğini ve işyerinde çok kolay kademe atlandığını söylediler. Biz bunları duyunca tabii çok umutlandık. Fakat işe girdikten sonra deneme süresinden dolayı 2 ay prim alamayacağım söylendi. Sonraki 2 ay primlerimi elden aldım ancak prim sistemini kaldırdıklarını söylediler. Takım liderleri dalga geçerek davranıyorlardı, bizleri ciddiye almıyorlardı. Onlar için tek önemli olan, işlerinin sorunsuz giderilmesi. Kimsenin sesi çıksın istemiyorlar, sesini çıkaranın da sesi kesilsin istiyorlar.

C.: İşe ilk gireceğimiz zaman işyerinin Çiğli’de olacağını, maaşların gününde yattığını, prim aldığımızı, arkadaşımın bahsettiği gibi çok çabuk yükselebileceğimizi söylediler. İlk başta tüm takım liderleri çok cana yakındı. Daha sonra gerçek yüzlerini göstermeye başladılar. Çok fazla çağrıda kaldığımızda elimizden bilgisayarımızı alıp müşterilerini çağrı merkezine yönlendiriyorlardı. Yemeklerin çok güzel çıktığından bahsetmişlerdi. Ben 4 aydır orada çalışıyorum hiç iyi yemek çıktığını görmedim. 35 kişi tek lavabo kullanmak zorunda kalıyorduk. Kapıda nöbet bekliyorlardı. Rapor haklarımızı kullanamıyorduk. Kota dolsun diye bize baskı yapıyorlardı çalışmamız için. Arkadaşımın söylediği gibi başkalarının yerine de arama yapıyorduk. 2 bilgisayarla çalışmak zorunda kalıyorduk. Hiçbir şekilde yaptığımız ek arama ücretleri bize ödenmedi.

Ş.: Yakın zamanda iki yakınım vefat ettiği için izin almıştım. Ölüm raporu ve verdikleri izne rağmen 160 liramı kestiler. Rapor almam lazımmış. Yine yakınımın vefatıyla bu sefer rapor aldım. Takım liderlerinin bu kızın da sürekli yakını vefat ediyor diye dalga geçtiğini öğrendim.

4 aydır hiçbir şekilde asgari ücret almadım. Bordrolar elimizde, 1800 lira yattı bana. Sorduğumdaysa vergi dilimine girdiğimi söylediler. 4 aylık çalışan nasıl vergi dilimine girer anlamıyorum. Sigortam da 2 ay sonra aktif olmuş görünüyor.

Ö.: Yaklaşık 25 gündür maaş alamıyorduk. Yasal sürenin dolmasını bekledik ve ayın 26’sında 34. maddeye dayanarak iş bırakma eylemi yaptık. Maaşlarımızın yatacağını söylediler ama kolumuzdan tutup bizi kovmadığı kaldı. Bu şekilde mağdur olmak istemezdik.

– Bundan sonrası için ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Ş.: Tüm emeğimizin karşılığını alana kadar hep birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. Yavaş yavaş pişman olmaya başladılar. Bizlerle uzlaşmaya çalışıyorlar ama şimdi de biz onları muhattap almayacağız. Tıpkı onların bizi muhattap almadığı gibi.

Ö.: Bize Doğa Koleji’ni örnek gösterdiler. Biz de buna başvurduk.

C.: Ben mücadelede çok kararlıyım. Benim içeride sadece bir mesai ücretim var. Ben arkadaşlarıma destek olmak istiyorum. Hem de patronların üzerimizdeki baskısını başka hiçbir yerde hissedilmemesi için mücadele edeceğim. Arkadaşlarımın sonuna kadar arkasındayım. Hakkımızı alana kadar vazgeçmeyeceğiz.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz
Captcha verification failed!
Captcha kullanıcı puanı başarısız oldu. lütfen bizimle iletişime geçin!