Yıllardır Adana Kozan’da ismini oturtmuş, bulunduğu kentin sosyo-kültürel yapısına uyum sağlamış en azından buna inandırmış bir şirket Şekerciler Market.
Peki halka, daha doğrusu müşteriye kendisini “SİZDEN BİRİ” olarak kabullendirmeye çalışan bu şirketin çalışanlarıyla ilişkisi ne durumda? Bunu doğrudan kendi işçisinden dinleyelim. Bakın maket işçisi içerideki durumu nasıl aktarıyor:
“İşçi her zaman fedakardır ve emeğiyle vardır. Her işi yapması beklenir işçiden. Örnek verecek olursak bir kasiyer aynı zamanda manav düzenlemeli, reyon aralarına paspas atmalı, raf düzenini takip etmeli hatta yeri geldiğinde şarküteride tavuk doğramalı. Mağazalarda bulunan işçi sayısı minimum seviyeye çekildiğinden bu tür sorunlarla karşı karşıya kalıyoruz ve artık en ufak bir oynamada vardiyalar dahi tehlikeye giriyor.
Molaları çıkınca dahi günde 8,5 saat yani 1 saat fazla çalıştırılan işçiler haftada bir gün izne giden personelin boşluğunu 14 saat çalışarak dolduruyor. Aynı hesap yıllık izinler de de geçerli. Yani herkes yıllık izne giden bir işçinin boşluğunu doldurmak zorunda bırakılıyor. 1 hafta, 2 hafta aralıksız günde 14 saat çalışmaya zorlanıyor bu insanlar.
Ve tabi bu fazla çalışmalar için 1 kuruş dahi ödenmiyor. Bayramlarda çalıştığımız hatta normal çalışmadan fazla çalışma yaptığımız halde tek bir fazla çalışma ödemesi yapılmıyor. Ödemeyi bırak bunun bahsi dahi açılmıyor. En ufak bir hak talebinde işçiye çıkış kapısı gösteriliyor yahut şube değişikliği ve çeşitli mobbing yollarıyla yıldırma yoluna gidiliyor.
Hiç kimseye sormadan onayı alınmadan şube değişiklikleri gerçekleştiriliyor. Evine uzaklığı, mağazaya ulaşabilirliği sorgulanmadan yapılıyor bu değişiklikler. Servis zaten yok. Yol parası verilmiyor.
Sizden ekstra prim vs. olmaksızın karşılıksız olarak önünüze koyulan satış hedefini tutturmanız isteniyor. Hedefin altında kalırsanız her türlü psikolojik baskıya ve aşağılanmaya maruz kalıyorsunuz. Bu tür baskılar genel müdür ve şube müdürleri tarafından uygulanıyor. Şube müdürleri de bulunduğu konumlarını kaybetmeleri patronun iki dudağı arasında olunca hiçbir baskıyı uygulamaktan çekinmiyorlar.
Tek başımıza hiçbirimize gün yüzü yok burda. Hiçbirimizin tek bir gün garantisi yok. Yeni dönem asgari ücret belirlendiğinde şirketin işine son vereceği kişi hepimiz olabiliriz. Ama örgütlenir birlik olursak durumu tersine çevirebiliriz ve hiçbiri istediği gibi at koşturamaz. Bütün çalışanlar konuşmaktan, birlikte olmaktan, hakkını aramaktan korkmamalı. Bu bizim en doğal hakkımız.”