Doğa Kolejlerinde emek sömürüsü devam ederken, öğretmenlerin maaşlarının yarım ödenmesi dikkatleri yine bu okullara çevirdi. Patronların Ensesindeyiz Ağı’nın gündeme getirdiği sorun halen sürüyor. Mağdur öğretmenler, Doğa Kolejlerinde yaşananları anlattı…
Doğa Kolejlerinde eğitim emekçilerine yönelik sömürü ve hak gaspları sürüyor. Daha önce hem öğretmenlerin hem de kayıt iptali yaptıran velilerin paralarını ödemeyen Doğa Koleji patronları, bu ay yine öğretmenlere yarım maaş yatırdı. irtibat kurabildiğimiz mağdur öğretmenler, yaşadıkları süreci anlattı…
‘HARÇLIK VERİR GİBİ TAKSİTLE MAAŞ ÖDÜYORLAR’
Doğa Koleji’nin ismi son zamanlarda geciken maaşlar, eğitim öğretim ödeneklerinin yıl ortasında yatırılması, kahvaltı ve servislerin kaldırılması, çalışma koşulları ve iş yükünün artması gibi gelişmelerle gündem olmuştu. Buna, şimdi de maaşların yarısının yatırılması eklendi. Maaşların eksik ve geç yatırılması, öğretmenleri nasıl etkiledi? Maaşlarınızın kalanının ne zaman yatırılacağı bilgisi verildi mi?
Bu söylediklerinizin hepsi doğru. Bunlara ek olarak, Ağustos ayında işe başlayan öğretmenler, Ekim ayında maaş almaya başladılar. Bir aylık emek sömürüsü de bunlara eklenebilir. Maaşların uzun süredir düzensiz yatması günlük hayatımızı etkiledi. Kredi kartından tutun da, faturaların ya da diğer tüm ödemelerin gecikmesine sebep oldu. Ancak bunu çok da umursadıklarını sanmıyoruz! Aramızda tek maaşla geçinen, kira ödeyen, çocuk sahibi olan da var. Onların işi daha da zor açıkçası. Maaşların yatması konusunda da hiçbir şekilde bilgilendirilmedik. Özellikle, bunun bir gerekçesinin olmaması bizleri daha da tedirgin ediyor. Maaşların ne zaman yatacağına dair net bir tarih verilmedi, vermeye de hiç niyetleri yok gibi davranıyorlar! “10 gün sonra” dendi ama bunun ne anlama geldiğini biz de bilmiyoruz. Bize harçlık verir gibi taksitlerle maaş ödemesi yapmaya başladılar.
‘KIDEM TAZMİNATIMIZA BİLE GÖZ DİKİLİYOR’
Son dönemlerde özel okul patronlarına sağlanan kolaylıklar artarken, öğretmenlere çok daha büyük iş yükleri biniyor ve güvencesiz çalışma koşullarına alıştırılmaya çalışılıyorlar. MEB’den sonra en büyük özel eğitim kurumu görüntüsü veren Doğa Kolejinde bu durum size nasıl yansıyor?
Kıdem tazminatına bile göz diktiklerini biliyoruz. Bunlar haberlerden zaten anlaşılıyor. Patronlara gelince… Vergide kolaylıklar, teşvikler sağlanırken ve borçlar ertelenebilirken, biz eğitim emekçileri her gün daha zor koşullara itiliyoruz. Zaten Doğa’nın patronunun da eğitimle çok ilgisi olduğunu düşünmüyoruz. Eğitim, alınıp satılabilen bir şey değil ki! Eğitim ve kâr hırsını birleştirdiğinizde sanırız ki böyle oluyor. Tabi, bunun her patron için geçerli olduğunu söylemek lazım.
DOĞA KOLEJİ ÖĞRETMENLERİNE ‘RENKLİ ÇIKTI’ DERSENİZ ONLAR ANLAR!
Angarya işler, mobbingler, abartılmış yüksek notlar vb özel okulların genel problemleri olarak öne çıkıyor. Doğa kolejinde de benzer şeylerin olduğuna dair bilgiler var. Tüm bunlar hakkında neler söylemek istersiniz?
Sorduklarınızın eksiği var, fazlası yok! Zaten notlar konusunda e-okul sistemine girip öğretmen adına not değiştirme bile olduğu olmuştur. Notun dışarıdan değiştirildiği bir yerde başarı ne anlama gelir ki? Ya da burada çalışan bir öğretmenin gerçekten bir öğretmen olduğu iddia edilebilir mi? Kurumun zaten bütün yükü öğretmene bıraktığı bir sistemden bahsediyoruz. Ya da her türlü suç, günah bizim boynumuza! Bunun adı mobbing değilse nedir? Angarya iş desen zaten çok var. TÜBİTAK’tan, bitmeyen soru yazma işlerine, yeni uydurdukları proje temelli liseye, oradan sürekli bir etkinlik yapma yüküne kadar her şey, öğretmeni bir organizatöre dönüştürüyor adeta. Bakın, bizim tüm gün oturamadığımız zamanlar olabiliyor.
Bunlar, gerçekten abartı değil. Hatta akşamına da bitmiyor ki iş. Bize göre okulda en iyisi derse girmek. En azından işimizi yapmış oluyoruz. Kendimize motive olacak şey arıyoruz okulda. Bu problemler, okulun eğitim anlayışından kaynaklanıyor. Tepeden tırnağa böyle… Unutmadan, bir ek yapmak isteriz. Doğa Koleji öğretmenlerine “renkli çıktı” derseniz onlar sizleri anlayacaktır. Bizde renkli çıktı, müdür yardımcısı kartıyla, hesap sorularak, ara ara şifreler değiştirilerek, bu şifreler saklanarak, özetle öğretmene bir hırsızmış muamelesi yapılarak alınabiliyor.
‘BİR SAAT KONUŞTUĞUMUZ VELİ VAR, MÜŞTERİ DEMEK DAHA DOĞRU’
Haftalık ders saatlerine ek olarak sizden istenen danışmanlık sisteminden ve nöbet sisteminin neye göre düzenlendiğinden, bu görevlerin maaşlarınıza bir katkısı olup olmadığından biraz bahseder misiniz?
Bizim işimiz hep telefonla. Telefon faturalarını kimsenin üstlendiği yok. Şaka değil, bir saat konuştuğumuz veli var. İstedikleri saatte, mesai saatleri dışında, gece gündüz önemsemeden bilgi almak isteyen bir veli toplamı var. Buna veli demek ne kadar mümkün bilmiyoruz. Müşteri demek daha doğru galiba. Nöbete gelince telefon orda yasak ama sürekli kullanılması ve takip edilmesi bekleniyor. Bu nasıl olacak? Ayrıca bundan bir ücret de almıyoruz. MEB çalışanı öğretmenler bundan para kazanabiliyorlar.
‘ÖĞRETMEYE VAKTİMİZ KALMIYOR…’
Üniversite mezunu öğretmenler olarak, şu an Doğa Kolejindeki iş tanımınızın sadece öğretmek olduğunu düşünüyor musunuz? Öğretmek harici görevler de üstlenmek zorunda kalıyor musunuz?
Öğretmeye vaktimiz kalıyor mu diye sorsanız daha doğru olur galiba. Bir sınıfa girip ders anlatmak öğretmek değil. Biz sadece ders anlatmak değil, çocuklarımızın hayatlarına, geleceklerine etki etmek istiyoruz. Ancak bu maaş kaygılarıyla, plansızlıklarla, gelecek endişesi ile ya da öğretmen adı altında, öğretmenlikle ilgisi bulunmayan işler yaparak olmuyor ya da buna öğretmenlik dememek gerekiyor.
Çıkarılan yasa ile tüm okullar MEB’e bağlı olarak devam ediyor. Peki, MEB’de kadrolu çalışan öğretmenlerin yararlandığı haklar sizlere de veriliyor mu? Nöbet ücreti, eğitim öğretim ödeneği, izinler gibi…
Biz, adeta bir belirsizlikler silsilesi içerisindeyiz. Tatile çıkacağımız zaman, yani yaz tatili, bir hafta öncesinden belli oluyor. Ne planlayabiliyoruz bunu ne de düşünmek mümkün oluyor. Zaten artık yaz aylarında maaş alıp almayacağımız da belli değil. Biz eminiz ki, çoğumuzun aklında bu var. Hem şu zamanlar tam sözleşme dönemleri. Hepimizde bir gerginlik de var. Bunun nereye varacağını bilmiyoruz.
Önceki sorunuzda da söylemiştik. Nöbet ücreti falan almıyoruz. Hafta sonlarının da tatil olduğu artık mümkünse söylenmesin bize. Bazılarımız kurs için gidiyor, düşük ücretler alarak. Fakat diğerleri için söylersek, neredeyse her cumartesi okula gelen kişiler tanıyoruz.
‘DÜNYAYI İYİ YETİŞMİŞ ÇOCUKLAR KURTARACAK’ İSE O ÇOCUKLARIN ÖĞRETMENLERİ NEDEN BU DURUMDA?
Sizce bir özel okul öğretmeninin ya da genel olarak eğitim emekçilerinin bu sıkışmışlıktan kurtulması nasıl mümkün olabilir?
Mevcut yasalar ve yönetim anlayışı, iktidar ilişkileri öğretmenlerin bir arada davranma yeteneklerinin önünde bir bariyer olarak durmuş durumda. Öncelikle bunu kırabilmek gerekli. Herkeste bir güvensizlik var. Bu hem çalışma arkadaşlarına hem de kendilerine dönmüş durumda. Bu, dayanışma duygusunu da öldürüyor. Sonuçta biz emekçiyiz. Ve emeğimizi almak için mücadele etmemiz gerekiyor. Yarım yamalak yatan maaşlar da bunun göstergesi oldu gibi geliyor bize. Bizi, özel okul öğretmenlerini doğrudan savunacak bir özneye ihtiyaç var. Çünkü geçmişte öğretmenlerin mücadele ederek ve organize davranarak birçok hak kazandığını biliyoruz. Bu anlamda yöntemin değiştiğini düşünmüyoruz. Sormak istiyoruz ayrıca. Doğa’nın tüm tabelalarında “Dünyayı İyi Yetişmiş Çocuklar Yönetecek” vurgusu var. Peki, bu çocukları yetiştiren öğretmenler neden bu durumdalar?