Geçtiğimiz günlerde 2023’ün ilk yarısında “hedeflerinin de üzerinde” büyüdüğünü açıklayan ŞOK market, bu başarısını 6 Şubat depremlerinin büyük yıkımına karşın durmadan ve yorulmadan mağaza açabilmiş olmasına bağlıyor. Şirket, başını sokabilecek çadır arayan depremzedelerin yanı başında kısa sürede açtıkları 250 metrekarelik prefabrik ŞOK mağazalarıyla gündemimize girmişti. Bunun üzerine açtıkları prefabrik market aracılığıyla deprem bölgesinde istihdam sağlamakla da övünmüştü ŞOK.
Bu kez de “hedefin üzerindeki büyüme”ye ilişkin yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen ŞOK Marketler Üst Yöneticisi (CEO) Uğur Demirel, “2023’ün ilk altı ayını geride bırakırken tüm çalışanlarıyla birlikte ortaya koydukları yoğun emeğin müspet rakamlarla taçlandırılmış olmasından mutluluk duyduklarını” aktarıyor.
Afet döneminden büyümeyle çıkan ŞOK marketin kârlılığındaki artışı ve emekçilere bunun yansımalarını ŞOK Market işçilerine sorduk:
ŞOK market işçisi M.Ö. ŞOK Market’in 2023’ün ilk yarısında hedeflerinin üzerinde büyümesine ilişkin “Bahsedilen büyümenin bize yansıdığı bir durum yok. Bu ay yol ve yemek ücreti dahil toplam on dört bine yakın bir ücret aldım. Zaten bu paradan yol ve yemeği çıkardığım zaman asgari ücretten daha az paraya çalıştığımı söyleyebiliriz bu ay. Ailemle yaşıyorum, yol ve yemekten arda kalan parayı da olduğu gibi eve bırakıyorum. Evde okula gidecek yeğenlerim var. Kırtasiye ürünleri zaten çok pahalıyken şimdi bir de okul yönetimi, okul aile birliği diye bir fon adı altında para istiyorlar. Diğer yandan evin ısınması büyük bir sorun, kışı nasıl geçireceğimizi de bilemiyorum“ değerlendirmelerini yapıyor.
Söz konusu büyümenin yalnızca patronun cebine doğru olduğunu söyleyen ve geçinebilmek için marketteki mesaisinden arda kalan vakitte ek iş yapan G.S. durumunu özetliyor: “Aldığım ücret kesinlikle yetmiyor. Molada en ucuz ve en hızlı tüketebileceğim ne varsa onu yemek zorundayım, aksi takdirde aldığım para ile ayı çıkaramıyorum. Annem ve üniversite öğrencisi kardeşimle birlikte yaşıyoruz. Faturalar ve borç ödemelerine yetişemiyoruz. Erkek arkadaşım ile evlilik hayali kuruyoruz, ikimiz de ek iş yapıyoruz. Markette çalışıyorum ancak iş çıkışı da mobiletle kuryelik yapıyorum. Mağazadaki iş yükünden dolayı ek işe yorgun çıktığımda mobilet sürerken dikkatim dağılacak diye korkuyorum.”
İstanbul’da yaşayabilmenin emekçiler için imkansızlaşmasının yanında, çözümü 6 yaşındaki oğlunun eğitim masraflarını karşılayabilmek için şehir değiştirmekte bulan Ö.K. ise içeride kalan fazla çalışmalarından dert yanıyor: “ŞOK markette yaklaşık 8 yıldır çalışıyorum. İçerde kalan fazla çalışmalarım, kullanamadığım izinlerim var. Taşınacağım ve işten ayrılacağım için kullanmak istiyorum, hepsini birden kullanamazsın diyorlar. Fazla çalıştırırken, izin kullandırmazken ve o kadar işi yıllarca omzumuza yığarken böyle demiyorlardı. Her şey oğlum için, daha iyi bir geleceği olsun istiyorum.”
ŞOK marketlerin hızlı büyümesini; mağazalardaki görev tanımsızlığı, ücretleri ödenmeyen fazla mesailer, “az işçiyle çok iş” şiarına borçlu olduğunu C.K.’nin değerlendirmelerinden anlıyoruz: “İş yükü çok fazla ve hiçbir görev tanımı olmadan mağazadaki her işi yapıyoruz. Mağaza içi düzenleme, reyon dizme, kasa, mağazanın temizliği, her gün değişen yüzlerce etiket, mağazanın güvenliği, ürün sevkiyatı gibi bir sürü işe aynı anda koşturmak zorundayız. Üç ayda bir mağazada ürün sayımı yaptırılıyor, bu sayımlar bazen sabaha kadar sürüyor. Sabah yeniden mesaiye başlayarak devam etmek zorunda kalıyoruz. Bu kadar fazla çalışmaya ise asla ücret ödenmiyor. Deniliyor ki bu çalışmalarınız için serbest zaman kullanacaksınız. Bu nedenle herkesin içeride biriken sayısız saati var. Ancak tabi ki bu saatleri kullanmak istediğinizde de şimdi eleman eksik, başka zaman kullanırsın diye geçiştiriyorlar.”
ŞOK marketin bu önlenemeyen büyümesinin emekçilerin cebine kazandırdığı tek kuruş olmadığı aksine büyümek için emekçilerin sırtına binerek nasıl tepindikleri ortada. Patronların Ensesindeyiz Market Emekçileri Dayanışma Ağı, sektördeki emek sömürüsünün vahim boyutları karşısında market işçilerinin hakkı olanı alabilmesi için mücadele ediyor. Bu düzenin getirdiği acımasız koşulların üstesinden ancak bir araya gelerek kurtulmanın mümkün olduğunu belirtiyor ve tüm market emekçilerini birlikte mücadele etmeye davet ediyor.