11 Şubat 2025, Salı

İstanbul GOP Eğitim ve Araştırma Hastanesi Salgın Dayanışma ve Haberleşme Ağı’ndan sağlık emekçileri anlatıyor.

İstanbul Gaziosmanpaşa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Salgın Dayanışma ve Haberleşme Ağı’ndan sağlık emekçileri, salgın sürecinde hastanelerinin durumunu anlattı.

Bir hekim: “9 ay boyunca aynı kişiler hep aynı ağır şartlarda çalıştırıldı ve pek çoğu enfekte oldu.”

Pandemi sürecinde, covid-19 olmayan hastalarımızın da çok ağır etkilendiğini düşünüyorum, bu hastalar nerdeyse yok sayıldı. Hastalıkları ağırlaşmış bir şekilde acil servislere başvurmuş oldular. Örneğin şeker hastaları daha sık koma halinde başvurdu, böbrek yetmezliği olan hastalarımızın acil diyaliz ihtiyaçlarını karşılarken çok zorlandık ve Covid-19 tanısı olmayan hastalarımızı uygun yerlere yatırmak çok zor oldu. Hastane idarecileri Covid-19 hastalarının bakıldığı yerlerdeki sorunlara hep çok geç müdahale ettiler. Yaz döneminde azalan vaka sayılarının tekrar artacağı tüm dünyada öngörülüyorken hastanemizde bu konuya dair önlemler alınmadı, ne zaman ki acil servisin önünde saatlerce ambulanslar beklediği, yoğun bakım yatışı bekleyen hastalar 3-4 gün boyunca acil serviste yatış bekledi, ancak o zaman idareciler bu konularda düzenlemelere gittiler. Tüm bu pandemi süreci boyunca hemşire arkadaşlarımıza ve anestezi asistanlarına da çok yüklenildi, özellikle yoğun bakım gibi ağır hastaların takip edildiği yerlerde 9 ay boyunca aynı kişiler hep aynı ağır şartlarda çalıştırıldılar. Pek çoğu uzun süre dinlenmeden çalıştığı için enfekte oldu.

Ayrıca hastanenin kendi çalışanları için tesis ettiği odaları da oldukça kötü durumda, tüm bu süreç boyunca da en ufak bir düzenleme yapılmadı. Doktor ve hemşire odalarının pek çoğunda havalandırma sistemi yok, penceresi hiç olmayan ya da olanın açılmadığı yerler bunlar ve bu odayı aynı anda en az 2-3 kişi kullanmakta. Doktor ve hemşire odalarının pencerelerinin açılabilir ve havalandırılabilir olması gerekir. 20. Yüzyılda tüberküloz ile mücadelede bu tarz fiziki şartların sağlandığı örnekler var. Sağlık çalışanlarının karşılaştıkları viral yükü azaltabilirdi. Keza sağlık çalışanlarında 5 kat daha fazla enfekte olma durumu söz konusu.

Bir başka sorun İstanbul’da bir eğitim ve araştırma hastanesi olmamıza rağmen 09-16 saatleri dışında ultrasonumuzun çalışmıyor olması. Hatta bir anjiyo merkezimiz yok. Hastane çevresinde pek çok özel hastanede anjiyo merkezi kaynıyorken anjiyo merkezimizin bile olmaması pandemi öncesinde de olan ama pandemi süresince çok daha büyük bir soruna dönüşmüş konular.

Bir hemşire: “Ek ödemelerin medyada şişirilmesi ile oluşan bir yanlış algı var. Artan iş yükümüze rağmen geçen yıla göre 100-150 liralık bir artış söz konusu.”

En önemli sorunların başında gelen, yoğun bakım eğitimi ve deneyimi olmayan sağlık çalışanlarının plansız ve eğitimsiz bir şekilde yoğun bakımlarda görevlendirilmeleri diyebilirim. Ameliyathanenin yoğun bakıma çevrilmesinin ardından burada anestezi teknikeri olarak çalışan arkadaşlarımız sanki daha önceden yoğun bakım hastasının takibi, tedavisi ve bakımını biliyormuş gibi buralarda çalıştırıldılar. Bu durumu hem onlar hem de burada tedavi edilen hastalar için çok sakıncalı buluyorum.

Covid-19 nedeniyle yapılan ek ödemelerin medyada şişirilmesi ile oluşan yanlış algı da cabası. Ek ödemelerle ilgili olarak, artan iş yükümüze rağmen geçtiğimiz yıla oranla aylık 100-150 liralık bir artış var, onun dışında anlamlı bir değişiklik bulunmuyor. Ayrıca çalışırken tulumlar ve önlüklerle sırılsıklam kaldığımız için sürekli forma değiştiriyoruz ve en azından hastane personellerine forma desteği sağlanabilirdi.

Hastane yönetimi neredeyse aynı sendikaya üye ve o sendikaya üyeliklerden sonra müdürlük ve yöneticilik pozisyonlarına gelmiş kişilerden oluşmakta. İş bilmeyen, 1-2 yıl mesleki tecrübesi olmayan kişiler bile sırf sendikada birilerine yakın oldukları için alandan çıkmış ve bir yerlere sorumlu olmuşlar. Daha donanımlı, mesleki ve eğitimleri açısından onlardan çok daha kalifiye hemşire arkadaşlarımız varken görevlendirmelerin bu şekilde yapılıyor olması tamamen sinir bozucu. Bu durumun bu kadar kabak gibi yaşanmasının sebebi sadece onların pişkinliği olamaz, bizlerin onlar karşısında örgütsüz oluşumuz da en önemli nedenler arasında.

Bir hekim: “5-6 gün boyunca oksijen alarm sistemleri uyarı vermesine rağmen hiçbir önlem alınmamış”

Pandeminin ilk döneminde ne yapacağını bilmeyen; kâh “maske takmayın hastaları korkutuyorsunuz” diyen sonra da hep birlikte Covid olan bir hastane idaresinin yetersiz ve organize olamayan bir yönetememe hali ile pandemiyi karşıladık.

Covid dışı hastalar daha acil durumlarla başvurmaya başladılar, buna dair bir planlama yapılmadı. Bunun sonuçları ölüm oranlarımızı arttırdı. Bir diğer taraftan sağlık çalışanları olarak maruz kaldığımız şiddeti arttırdı. Tüm bunlarla beraber mobbing arttı. Tüm sorunlardan hekim ve hemşireler sorumlu tutuldu. Bu da sağlık personelinin özveri ile çalışma motivasyonunu azalttı. Tüm bu tablo yalnız ve çaresiz hissettiriyor, yaptığınız işe yabancılaşıyorsunuz. Sürekli kaygı ile çalışmak hata yapmanıza neden olabiliyor. Sadece hastalarınız için değil kendiniz ve aileniz için de kaygılanıyorsunuz.

Antep’teki nazal yüksek akım kaynaklı yangını düşününce iş güvenliğimiz ve hasta güvenliğimizin de sağlanmadığını düşünüyorum. Kendi hastanemizde 5-6 gün boyunca oksijen alarm sistemleri uyarı vermesine rağmen hiçbir önlem alınmamış, ta ki oksijen sistemi tamamen bozulduğunda oksijen ihtiyacı olan ve yoğun bakımda yatan hastalarımızı başka hastanelere nakledinceye kadar. Zamanında değiştirilmesi gereken su tesisatı değiştirilmez hastaneyi su basar, dış cephe yalıtımı nedeniyle hastane yanar ve tüm bunlar tesadüf mü diyeceksiniz ben de şüphesiz ki değil diyeceğim. Yönetme kabiliyetini yitirmiş bir idari kadro ile çalışmaktayız.

Bir hemşire: Maksimum 6 m2 odalarda 3-4 kişi yemek yiyor, giyiniyor, dinleniyoruz

Beni bu salgın süresinde en olumsuz etkileyen durum nöbet listelerinin oldukça ağır şekilde hazırlanması. 1 Haziran’dan önceki listelerimizde evet yine 24 saat süren çok ağır bir nöbet usulü ile çalışırken sonrasına en az 3 gün boşluk olmasına özen gösteriliyordu, ancak şu an buna hiç önem verilmiyor. İdarenin genel tutumu mesai parası ödememek ve az sayıda hemşire ile çok hasta bakmak olunca kendimizi 2 gün bile istirahat etmeden sürekli çalışır halde bulduk. Yıllık izinlerimizin iptal edilmesinden daha vahim bir durumdur bu. Bazen haftada 3-4 kez nöbet tuttuğumuz oluyor, böyle bir çalışma şekli kesinlikle insani değildir. Düşünsenize 24 saat boyunca aktif bir şekilde Covid hastasına baktığınızın ertesi günü dinlenemeden, kendinize gelmeden bir sonraki gün tekrar hastaneye gidiyorsunuz. Bu bizi bitmeyen bir yorgunluk, tükenmişlik ve çaresizlik içinde bırakıyor. Zaten hastane içerisinde örgütsüz olmamızın bedelini pek çok konuda ödüyorken pandemi koşulları gerçekten her şeyi çok daha bariz ve dayanılmaz kılmaya başladı.

Hemşirelere, asistanlara ve temizlik personellerine  ayrılmış odaların halinden hiç bahsetmek istemiyorum. Pandemi için en ufak bir önlem alınmaz mı gerçekten hiçbir şey yok. Fiziki açıdan oldukça yetersiz. Hastane idaresi personelinin yorulmasını, enfekte olmasını bariz bir şekilde önemsemiyor olmalı. Ya da bu hastanenin iş sağlığı ve güvenliği ekibi acaba ne yapıyor çok merak ediyorum. Maksimum 6 m2 olan odalarda hem yemek yiyor, hem  giyiniyor hem de dinleniyoruz. Aynı anda 3-4 kişi olduğumuz bu odalarda eğer bir kişi Covid ise zaten diğerlerinin olmaması kaçınılmaz bir durum.

Pandemiden önce var olan pek çok sorun bu dönemde kendisini iyice göstermiştir. Hiçbir hemşire verdiği emeğin karşılığını aldığını düşünmüyor, ek ödemeler adaletsiz yapılıyor. Bazı servislerde yaz aylarında normal hasta ile Covid pozitif hasta aynı serviste takip edildi. Aynı hemşire izolâsyon hastası ile normal hastaya nasıl aynı anda bakabilir, artan iş yükü korkunç. Takiplerde ortak kullanılan termometre, glukometre gibi cihazları düşünün, bunların hijyenini sağlamak ne kadar zor. Ve bu tür hasta bakılan yerlerde çalışan hemşirelere pozitif hasta bakmalarına rağmen Covid desteği de yatırılmadı.

Bir temizlik işçisi: “Sadece tek bir ay için 20 lira bulaşıcı hastalık payı verdiler”

Pandemi patlak verdiğinden beri kimse bizi tanımadı. Temizlik ve hasta bakım personellerini insan yerine koymadılar. Dinlenme odalarımız uygun değil. Havasız ve malzeme deposu olarak kullanılıyor. Ve bazen ateşimiz, öksürüğümüz olduğu halde test sonucumuz pozitif çıkana kadar çalıştık. Hastalanan arkadaşlarımız olduğunda fazladan mesai yaptık, örneğin 25 saat fazladan çalıştığım ay için herhangi bir ücret alamadım. Bunun için de başvurduğumda nasıl olduğunu anlamadığım şekilde aslında eksik çalıştığım söylenip neredeyse borçlu çıkacaktım. 08-17 olan çalışma saatlerimiz 08-18 oldu, yine de ek mesai sayılmıyor. 1 saat yemek saati kullanmadığımız halde yemek aramız bahane edilerek mesai çıkışımıza eklendi. Pek çok devlet kurumunda herkes daha az çalışırken bizde hiçbir karşılığı olmadan çalışma saatleri arttırıldı. Hepimizin en büyük sıkıntılarından birisi hastane yemeği, korkunç kötü ve birçoğumuz evden getirdiğimiz yemekler ile besleniyoruz. Tuvaletleri, tüm alanları temizleyenler biziz ve bize tanımlı olmayan her işi yaparız. Sadece tek bir ay için 20 lira bulaşıcı hastalık payı verdiler bundan başka da tek bir kuruş vermediler.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz
Captcha verification failed!
Captcha kullanıcı puanı başarısız oldu. lütfen bizimle iletişime geçin!