Estonya merkezli bir finans ve teknoloji girişimi olan Ruul firmasının Türkiye ofisinde çalışan bir emekçi olan D.Ö.F., Patronların Ensesindeyiz Banka Emekçileri Dayanışma Ağı’na ulaşarak şirkette çalıştığı süre içerisinde işyerinde yaşadıkları baskı, mobbing koşullarını anlattı; haksız şekilde gördükleri muamelelerden ve işten çıkartılma sürecinden bahsetti. Bir finans ve teknoloji çalışanı olarak Efe Demir’in ölümünden derin üzüntü duyduklarını iletirken kendileri de dahil olmak üzere Efe ile benzer sorunları yaşayan çok fazla emekçi olduğunu anlattı.
2017 yılında Rimuut adıyla kurulduktan sonra freelance çalışanlar ile firmalar arasında ilişkileri yönetme, faturalandırma ve ödeme alma hizmetleri veren firma, hızlı bir büyüme göstererek açık bankacılığa adım atacağını duyurmuştu. Firmanın adı da Ruul olarak değiştirilmişti.
PE Ağı’na ulaşan D.Ö.F., kendilerinin de freelance olarak, kayıt dışı, kadrosuz ve iş güvencesiz şekilde uzun süre çalıştırıldıkları anlattı. “Yöneticim Ç.P. ve ekip arkadaşım İ.T. ile birlikte sürekli yoğun zaman ve performans baskısı altında çalışmaktaydık” diyen D.Ö.F. çalıştığı süre içerisinde firmanın kendilerine iş güvencesi sağlamak adına kim vaatlerde bulunduğunu aktardı. “Tüm tam zamanlı çalışanlara dayatmayla geriye dönük yüklenici sözleşmeleri imzalatıldı ve bunların geçici olduğu, en kısa zamanda bordrolanacağımız söylendi” diye konuştu. Ancak tüm bunlara rağmen bu konularda hiç bir somut adım atılmadığını, sürekli olarak yönetimin kendilerini oyaladıklarını iletti.
Şirket içindeki çalışanlara dönük muamelenin kötü olduğunu belirten D.Ö.F durumu “Eski çalışma arkadaşımı aşağılayıcı, kötüleyici, karalayıcı korkunç söylemler üretiliyordu” diye aktardı. Daha sonrasında işle bağlantılı sağlık problemleri yaşamaya başladığını şöyle anlattı: “Fibromiyalji ve atipik fasiyal ağrı teşhisiyle tedavi gören ve kronik ağrı problemi olan biri olarak yoğun çalışma temposu, yön gösteremeyen liderler, bordrolama konusundaki belirsizlikler, çatışmalı iş ilişkileri, mobbing ve üst yönetimin kaba tavırları nedeniyle ağrılarım tetikleniyordu. Yıllık izin kullanmak istiyordum ama yoğunluktan kullanabileceğim hiçbir boşluk olmuyordu.”
Bu koşullarda bir süre daha çalışmaya devam eden D.Ö.F., depremden sonra özellikle yönetimin anlayışsızlığı ve hiç bir şey olmamış gibi devam etmeye çalışmalarından dolayı kendisinin ve iş arkadaşlarının daha fazla yıprandığını iletirken, kendisinin bu süre içerisinde 1 haftalık sağlık izni kullandığını belirtti. Döndüğünde işten çıkarıldığı kendisine iletilen D.Ö.F. durumu şöyle anlattı: “8 Mart günü kurucu ortak M.B. farklı bir sebep öne sürerek iş akdimi feshettiklerini bildirdi. Zaten bir önceki gün sözlü olarak sağlık sebebiyle görevimden alındığım bildirildiği için feshi yadırgamadım fakat işçilik tazminatlarımı talep ettiğimi ifade ettim. Avukatlarımızın yaptığı görüşmeler sonunda hiçbir tazminat alacağım olmadığı bilgisi iletildi.”
Yıllarca emek verdiği şirkette hak gaspına uğradığını ve alacaklarını alamadığını anlatan emekçi, “İşçilik haklarım gasp edilmiştir, iş akdim ihbar süresi tanınmadan kötü niyetle feshedilmiştir ve hakkımda yalanlar söylenerek psikolojimin hasar görmesine göz yumulmaktadır. Tazminatımı istiyorum, sağlık sebebiyle dinlenmeme izin verilmek yerine işsiz bırakıldığım için özür dilenmesini bekliyorum” şeklinde konuştu.
Son olarak D.Ö.F. çalışma arkadaşlarını ve bütün emekçileri mücadeleye destek vermeye ve somut talepleri büyütmeye çağırırken şunları söyledi: “Sosyal güvencesiz ve mobbingle çalıştırılan 30’dan fazla çalışan, kötü niyetle işten çıkarılan ve yıldırılarak istifaya zorlanan çalışma arkadaşlarım ve kendi adıma isyandayım. Efe Demir’in de ifade ettiği gibi hayatlarımız kârlarınızdan değerlidir.”