Ülke tarihindeki ilk özel okul boykotunu gerçekleştiren Doğa Koleji öğretmenlerinin boykotu birinci yılında. Aylarca maaş alamayan öğretmenler bir araya gelerek Patronların Ensesindeyiz Ağı Doğa Koleji Öğretmen Komitesi’ni kurdular. Aylardır ödenmeyen maaşları için birlikte mücadele etmeye başlayan öğretmenler ülke tarihinin ilk özel okul boykotunu gerçekleştirdiler. 16 Aralık’ta başlayıp 3 gün süren boykotla beraber Doğa Kolejinin İTÜ Vakfına devredilmesi süreci gerçekleşti ve bir süre sonra öğretmenlerin maaşları ödendi.
Doğa Koleji öğretmen boykotunun yıl dönümünde, boykota katılan öğretmenler yaşadıkları boykot sürecini, nasıl kazandıklarını ve pandemiyle beraber Doğa Kolejlerindeki güncel durumu anlattı. Doğa Koleji Öğretmenlerinin mücadelesi tüm özel okul emekçilerinin sendikası, Birlik Sendikası ile devam ediyor.
Geçtiğimiz yıl Türkiye kamuoyunu uzun süre meşgul eden Doğa Koleji krizinde süreç nasıl başladı? Maaşların ödenmemesi öncesinde yaşadığınız herhangi bir hak kaybı oldu mu?
Y. : “Perşembe’nin gelişi çarşambadan bellidir.” diye bir tabir var. Maaş gecikmeleri ve en nihayetinde aylarca maaş ödenmemesi durumlarının çok öncesinde 2018 Eylül ayında öğretmenlere verilen kahvaltı hizmetini kaldırdılar. Bazı kampüslere ulaşım için belirlenen güzergâhlardaki servisler de az sayıda kişi kullanıyor bahanesiyle kaldırıldı. Yine Ekim ayı içerisinde ödenmesi gereken eğitim-öğretim ödeneği de ancak yılın ilk haftası ödenebilmişti. Kurum içinde bulunduğu ekonomik çıkmazın faturasını önce biz çalışanlara kesmişti.
Ö. : Her şey sıra ile önümüze geldi. Kahvaltı, servisler, yemeklerdeki hızlı kötüleşme, hatta buna öğretmenler günü organizasyonları vb. dâhil. Ancak temel problem bu değildi. Problemin temelinde sizin buna verdiğiniz tepki var. Tepki verdik mi? Kimi yerde çok cılız, kimi yerlerdeyse sıfır düzeyinde. Sonraki durumsa kendi doğalında şuraya vardı. E ne yapalım, buna da şükür! Özetle, sorunuza cevap olarak, haklarımızı teker teker elimizden almaya yeltendiler ve maalesef biz de buna müsaade ettik. Geçmişteki güzel anıların, kazanılmış hakların süreklileştirilmiş bir şekilde mücadele edilmeden elimizde kalamayacağını gösteren güzel örneklerdir bunlar…
Haberlerden takip ettiğimiz kadarıyla ilk etapta maaşlar kısmi olarak yatırılmaya başlanmıştı. Okullarda öğretmenlerin bu duruma tepkisi ne oldu?
Ş. : İlk olarak maaşlar birkaç günlük gecikmelerle yatmaya başladı. Daha sonrasında kısmi olarak ödenmeye başladı: %50’si önce, kalanı sonra; %30- %30 sonra %40 şeklinde devam etti. Bu durum öğretmenler arasında tabii ki hoş karşılanmadı, herkes endişeli ve bir o kadar da şaşkınlık içindeydi. Çünkü Doğa Koleji büyük bir kurumdu ve o ana kadar hiç böyle bir durum yaşanmamıştı.
Y. : Tabii tüm bunlar yaşanırken öğretmenlere bu kısmi ödemelerle ilgili bilgilendirme de yapılmıyordu. Sırf bu sebeple bir-iki kampüste öğretmenlerin tepki amaçlı ders bıraktığı ve bunun üzerine kurum yöneticilerinin açıklama için ders bırakan kampüslere gittiği bilgisi gelmişti. Sonrasında başka kampüsleri de dolaşarak öğretmenlerin tepkilerini azaltmaya çalıştılar.
Ö. : “Bize bir şey olmaz, elbet yatırırlar.” dendi. Sonra da harçlık olarak yatırmaya başladılar. Yüzde 30 maaş ödemesi, adlı adınca bir harçlık ve sus payıdır çünkü. Tam da o sırada susmamamız gerekirken işlerin daha da büyük bir çıkışsızlığa kapı araladığı görüldü. Özel okullardaki temel mantık bu ve sadece Doğa’ya özgü bir şey değil. Sömürüye kılıf yapılmak üzere uydurulan bir fedakârlık miti üzerinden öğretmene reva görülen müthiş bir sömürü ortamı var. Bu olaylar kendisini gösterirken belki büyük bir tepki olmadı ancak şunu da biliyorduk; bir şeyler birikiyordu.
Birkaç kampüste iş bırakarak tepki gösteren öğretmenler olduğundan bahsettiniz. Bu itirazlar nasıl ortak bir sese dönüştü? Öğretmenler hak gasplarını dile getirmek için nasıl bir araya geldiler?
Ş. : Evet, birkaç kampüste öğretmenler gruplar halinde ders bıraktılar ve bu eylemler internette haber oldu. Patronların Ensesindeyiz Haberleşme ve Dayanışma Ağı’nın Doğa Koleji’nde çalışan öğretmenlere yaptığı çağrıyla farklı kampüslerden öğretmenler olarak bir araya gelerek Doğa Koleji Öğretmen Komitesi’ni kurduk.
Y. : Komitenin kuruluşunu ilan ettikten sonra belirli aralıklarla bir araya gelerek kamuoyunu bilgilendirmek ve taleplerimizi duyurmak amacıyla açıklamalar yayınladık. Yine PE avukatlarının desteğiyle yasal haklarımıza ve sözleşme süreçlerinde dikkat edilmesi gerekenlere dair eğitimler de aldık. Bu bir arada olma hâli daha güçlü ve kararlı hareket etmemizi sağladı.
Ö. : Komitenin kuruluşunda Patronların Ensesindeyiz Ağı’nın katkısı çok büyük. Bir araya gelme ve ortak bir ses çıkarma konusunda ortak bir strateji belirledik. Sonuçta haklıydık ve hakkımızı almak, aramak için bir araya gelmenin zorunluluğunu hissettik. Doğa Koleji Öğretmen Komitesi bu konuda çok önemli bir boşluğu doldurdu. Ama tabii, unutmamak da lazım. Öğretmen Komitesi, bir boşluğa doğmadı, bir birikimin üzerine inşa edildi. Bu birikimse bizzat bizim ve diğer öğretmenlerin tepkilerinden, itirazlarından, o zamanlarda irili ufaklı ya da bölük pörçük, eşitsiz şekilde gelişen haykırışlarından beslendi. Komite, işte bu sesleri ortaklaştırmak için çıkış yaptı.
Yaz tatiline kadar eksik maaş ödeme durumları devam etmişti. Yaz tatilinde de öğretmenlerin hiç maaş alamadığı biliniyor. Bu durumda öğretmenler yeni eğitim-öğretim yılına nasıl başladılar? Okul başladığında kampüslerde genel manzara nasıldı?
İ. : Hepimizde bir tedirginlik söz konusuydu. Kurum yönetimi tarafından herhangi bir açıklama yapılmıyordu. Evimizin kirasını ödeyemez duruma geldik. Gerçekten canla başla çalışan, işini hakkıyla yapan ve hiçbir görevden kaçınmayan öğretmenler olarak emeğimizin hakkını alamıyor olmamız, kuruma karşı duyduğumuz güvensizliği gitgide artırdı.
Y. : Zaten geciktirilen maaşlar sebebiyle birçok kampüste öğretmenler kurumla yollarını ayırmıştı. Yaz boyunca maaş ödenmemesi de üstüne tuz biber oldu. Eylül ayında okullara başladığımızda kampüslerde fazlaca öğretmen eksiği vardı. Öğretmenler haklı fesih yaparak ayrılmaya devam ediyordu. Bazı kampüslerde öğretmenler rapor alarak toplu olarak derslere gelmemeye başlamıştı. Boş geçen dersler, ayrılan öğretmenler gibi meseleler velileri de ayaklandırmıştı.
Ö. : Gerginliğin had safhada olduğu öğretmen odaları düşünün. Bizler orada kendimize sorduk, ne yapıyoruz biz ve bizim öğrencilerimize öğreteceğimiz en önemli şey nedir diye. Arkadaşlarımızla ortak bir dil geliştirmek için çaba harcadık. Kampüslerin dışarıdan görüntüsü ise özellikle patron ve onun yöneticileri için çok önemliydi. Konuşulanlar, sorunlar, maaş ödeme sorunları ya da diğer her şey içerde kalmalı ve “Kol kırılır yen içinde kalır” uygulanmalıydı. Okulların başlangıcı bir demagoji fırtınası içerisinde, öğretmenlerin ve diğer emekçilerin gerginliğiyle başladı. Ancak elbette bitmedi ve gün geçtikçe büyüdü…
Aralık ayına gelindiğinde uzun süredir düzensiz maaş alan ve 3 aydır da hiç maaş alamayan bir öğretmen toplamı vardı. Veli eylemleri sürece çözüm getirmeyince bir boykot çağrısı yapıldı. 3 gün süren bu genel boykot sürecinde neler yaşandı?
İ. : Yönetim sessizliğini korurken Ataşehir’deki Genel Müdürlük binası önünde sayısı azımsanmayacak bir veli grubunun da desteğiyle, iş bıraktığımızı duyuran dilekçelerimizle birlikte yasal hakkımızı kullanarak bu boykotu gerçekleştirdik. Ülkenin gündemine oturan bu eylem bazı kampüs yöneticileri tarafından öğretmenlerin tehdit edilmesine neden oldu. Önümüzdeki yıl sözleşmelerimizin yenilenmeyeceği, hakkımızda tutanak tutulup şikâyet edileceğimiz gibi tehditlerle karşılaştık. Yasal hakkımızı kullanmamız engellenmeye çalışıldı.
Ş. : Bu 3 günlük boykot süreci ülke çapında oldukça ses getirdi. Herkes bizim haklı ve meşru boykotumuzu duydu. Özellikle öğrencilerimizin bize bu konuda destek vermesi, ne kadar doğru ve yerinde bir irade gösterdiğimizi kanıtlamış oldu, ardından farklı okullarda yaşanan hak gasplarından dolayı birçok öğretmene, çalışana da cesaret vermiş seslerine ses olmuştu. Kısacası Doğa Koleji boykotu bu düzende hak gaspına uğrayan tüm eğitim emekçileri için bir ışık olmuş oldu.
Ö. : Bu eylemin en önemli sonuçları bence şöyle. Bir kere ülke tarihindeki ilk özel okul boykotu. Bu anlamda yaptıklarımız gerçekten önemli. Biz bu eylemi, basın açıklamasını yasallıktan aldığımız güç kadar meşruiyetimize de dayanarak yaptık. Burada haksız olan biz değildik, çıktık ve sözümüzü sakınmadan söyledik. Israrlı bir marjinalleştirme çabasını yenilgiye uğrattık. Dışarıdan değil, bizzat bunu yaşayan emekçiler yaptı çünkü bunu.
Bize destek çıkan velilerimizin tepkilerini sadece onlara bırakmadık ve onu biz sahiplenerek nihayetine erdirdik. Zaten önemli olan da buydu. Her ne kadar bu veli, öğretmen, öğrenci ve diğer okul emekçileriyle çoklu bir süreç olduysa da öğretmenin çıkışı bu işi doğrudan yaşayanlar olarak ziyadesiyle kritikti. Konuşuyorduk, eğer mücadele veriyorsak, her gün yeni yalanlar bizim adımıza söyleniyorsa, patron aklanıyor ve biz fedakârlık yapmıyormuşuz gibi mimleniyorsak, üstüne de maaşsız çalıştırılmaya zorlanıyorsak bizim sıramız geldi demektir, dedik. Küçük bir öğretmen grubu boykota çıkıyor zannettiler, oysaki biz orda tüm emekçiler adına konuşurken sayısız öğretmen ve emekçi boykota çıkıyordu.
Süreç ve yaptıklarımız bizi haklı çıkardı ve biz kazandık. Ancak eklemeliyim, bunun gerisine düşmek öğretmenler adına bir intihar olur ve geçmişte yaşadıklarımızı başka bir düzlemde yeniden yaşarken buluyor oluruz kendimizi.
Örgütlenen ve yayılan ve bu boykot ile öğretmenler neler kazanmış oldu? Okulun İTÜ Vakfı’na devredilmesiyle birlikte şartlarda herhangi bir değişme oldu mu?
Ş. : Bu süreçte hukuki haklarımızı öğrenmiş olduk, tabii sadece bununla da sınırlı değil nasıl mücadele vereceğimizi, mücadele ettiğimiz zaman karşımıza ne gibi bir tablo çıkacağını, nasıl bir etki yaratacağını öğrenmiş olduk.
İ. : Örgütlenmenin haklarımızı geri kazanma konusunda tek çözüm olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Boykotun ülke gündemine oturmasının akabinde okulun İTÜ Vakfı’na devredilmesiyle içeride kalan maaşlarımız tek seferde yatırıldı. Ancak hak gasplarımız devam ediyor.
Y. : Ödenmeyen tüm maaş ve diğer alacaklarımız bir vadede ödendi. Yalnızca çalışmakta olan öğretmenlerin de değil, daha önceden ayrılmış, içeride maaş alacağı, kıdem tazminatı vs. kalmış olan öğretmenlerin de ödemelerinin yapılmaya başlandığını biliyoruz. Daha da önemlisi haklarımız için mücadele etmenin yasal ve meşru bir şey olduğunu, birlikte hareket ettiğimizde ise her türlü hakkımızı mutlaka ama mutlaka alacağımızı öğrenmiş ve öğretmiş olduk. Özel okullarda çalışan öğretmenler için büyük bir derstir.
Pandeminin de patlak vermesiyle beraber birçok okuldan hak gaspları, usulsüz çalışma koşullarına dair bilgiler geliyor. Doğa Koleji’nde mevcut durum nedir?
Y. : MEB’in okullarda yüz yüze eğitimle ilgili kararına rağmen ağustos ortasında 8. ve 12. sınıf öğrencilerine yüz yüze eğitim vermeye başladık. Anadolu’daki kampüslerde tüm kademelerin okula çağırıldığını da biliyoruz. Okullarda bir dizi önlem -maske, mesafe, dezenfektan gibi- alınmış görünüyor ancak buna rağmen hem öğretmenlerde hem öğrenciler ve velilerinde pozitif vakalar fazlaca vardı. Pozitif olduğu için raporlu olan öğretmene “evdesin hocam, girersin” diyerek ders ataması yapan idareciler var. Ya da temaslı olduğu için test yaptıran ancak test sonucu çıkmadan okula çağırılan öğretmenler…
İ. : Mart ayında ilk vakanın açıklanmasıyla birlikte online eğitime geçilmesi bahane edildi ve maaşlarımız kısa çalışma ödeneğinden yararlanarak ödenmeye başladı. Haftalık ders saatimizin değişmemesine ve iş yükümüzün artmasına rağmen hâlâ kısa çalışma ödeneğiyle maaşlarımız ödeniyor. Tam zamanlı çalışıyor olmamıza rağmen sigorta primlerimiz yatırılmıyor ve maaşlarımızdan kesinti yapılıyor. Sınav gruplarında hafta sonu kurs adı altında ders veren branş öğretmenlerinin ücretleri de artık ödenmiyor. Anlayacağınız Doğa Koleji’nde değişen bir şey yok…
Doğa Koleji Öğretmen Komitesi yoluna nasıl devam ediyor?
Ö. : Komite emin adımlarla yoluna devam etmeli ve ediyor. Çünkü komite artık daha geniş bir halka ile hareket ediyor ve artık bir sendikamız var. Düşünsenize, komitemizin 16-19 Aralık boykotunda bir sendikayla mücadele verdiğini. Bizi yok sayan ama belli ki örgütlülüğümüzden, açıklamalarımızdan, yapabileceklerimizden ve haklılığımızdan korkan patronla, onun yöneticileriyle masaya dahi oturabilirdik. Bunun olağanüstü ve geri dönülmez kazanımları olabilirdi. Yine de ve asla geç değil ve bir şey kaybetmiş değiliz. Aksine işten uzaklaştırılanlar olsa da haklarını aldılar ve bunu mücadele ederek başardılar.
Artık komitemizin ve diğer öğretmenlerin yanı başında yeni kurulmuş bir sendika, işçilerin çıkarlarını gözeten bir kurumsal yapı duruyor, Birlik Sendikası…
Birlik Sendikası, artık işyerlerinde kendimizi yalnız hissetmemizin önüne geçecek, haklarımızı koruyup çalışma koşullarımızı iyileştirmenin adımı olacak. Bu sebeple hâlâ ücretlerini, tazminatlarını alamamış olanlara şunu söyleyebilirim. Sendikamıza üye olun, örgütlü olalım ve haklarımızı almak ve onu koruyup geliştirmek için birlikte mücadele edelim.