Geçtiğimiz günlerde PE ağına ulaşarak uğradıkları hak gasplarını bildiren Okan Üniversitesi akademisyenleri, yaşadıkları sömürüyü anlattı. Akademisyenlerin Patronların Ensesindeyiz Ağı’na yaptığı açıklamalar şöyle;
Okan’da işe başlama sürecinizden başlayalım isterseniz, işe alım süreciniz nasıl gerçekleşti?
Üniversitenin işe alım ilanı açıldıktan sonra yazılı ve mülakat olmak üzere iki aşamalı süreçten geçerek işe başladık. Devlet üniversitelerinde kadro açılmıyordu işe başladığımız dönemde. Dolayısıyla özel üniversiteleri kolluyorduk, sonunda böyle bir imkan bulunca buraya başvurduk.
Sonra ne oldu? Yaşadığınız sorunlar neydi?
En büyük derdimiz maaşlar… Devlet üniversitelerine göre çok düşük maaş alıyoruz. Bazılarımız asgari ücrete yakın maaşlara çalışıyor. Senelerce eğitim aldık, dirsek çürüttük, yüksek lisans, doktora hazırlıkları… Bunlar gerçekten zor süreçler. Bugün bilimsel üretim yapabilmemiz için edinmemiz gereken kitapların fiyatları ile maaşlarımızı oranladığımızda korkunç bir tablo çıkıyor ortaya. İstanbul gibi bir kentte günlük hayatımızı idame ettirmeye dahi yetecek bir ücret değil bize ödenen. Hepsini geçelim, faturalarını ödemek için hala ailesinden destek almak zorunda kalan bir eğitim emekçisi, öğrencilerine nasıl bir gelecek vaadinde bulunabilir? Bu gerçekten onur kırıcı.
Diğer akademisyenlerin durumu nedir peki?
Sözünü ettiğimiz maaş düşüklüğü sadece bizim sorunumuz değil aslında, bunu biliyoruz. Üniversitenin politikası bu: öğrenciden yüksek miktarda ücret almak ama akademisyenlere olabildiğince düşük maaş ödemek. Bu durum sebebiyle işten ayrılan hatta geçtiğimiz günlerde iş bırakan, derslere girmeyen akademisyenler oldu. Fakat kampüste birbirimizden çok habersiziz dolayısıyla yaşananlardan çok geç haberimiz oluyor. Biz tam zamanlı çalışıyoruz fakat ders saat ücretli hocaların yaşadıklarının bambaşka boyutları var. Aktif olarak derse gelip çalışmalarına rağmen maaşlarını alamıyorlar.
Sizin durumunuzdan öğrenciler haberdar mı?
Büyük kısmı haberdar aslında. Üniversite yönetimiyle yapılan ortak buluşmalardan dile getiriliyor bu sorunlar. Fakat her sorunun akıl dışı mazeretlerle üstü örtülüyor. Yaşanan hak gaspları sebebiyle sürekli bir akademisyen sirkülasyonu var. Öğrenciler de verim alamıyor dolayısıyla. Zaman kaybı, adaptasyon sorunu… Aslında üniversitenin kazandığı para ne bizim maaşlarımıza yansıyor ne de öğrencilerin eğitim olanaklarına…
Geçtiğimiz günlerde Başkent Üniversitesinden de bir akademisyen PE ağına başvurarak yaşadığı hak gaspını anlatmıştı. Üniversitelerin bu durumunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sorunun bizim çalıştığımız üniversite ile sınırlı olmadığını biliyoruz. Burada sorun eğitimin ticarileşmesi. Başka bir özel üniversitede çalışacak olsak yine aynı sorunları yaşayacağımız çok açık. Hiçbir üniversite patronu “bu sorunlara engel olayım” diyerek bir planlama ortaya koymayacak çünkü asıl sorun kendileri. Bizimse birlikte mücadele etmekten başka bir planımız yok. Dolayısıyla benzer sorunları yaşayan tüm akademisyenleri ses çıkarmaya, çözüm için bir arada olmaya davet ediyoruz.