Nursan Demir Çelik Fabrikası, Hatay’ın Payas ilçesinde günlük 6 bin ton hammaddenin işlendiği, yıllık 1.5 milyon ton çeliğin üretildiği yaklaşık bin işçi kapasiteli büyük bir sanayi kuruluşu… Yüklü vergi borçları nedeniyle 2015 yılından bu yana üretime ara veren fabrikada derinleşen sorunlar yumağının içerisine itilmiş işçilerin yaşadıkları problemlerin siyasiler, bürokratlar ve yandaş medya tarafından görmezden gelindiği bu fabrikada neler oluyor?
Patronların Ensesindeyiz İskenderun Mücadele ve Dayanışma Ağı, 1 Şubat 2019 Cuma günü Payas Nursan Demir Çelik Fabrikası mağduru işçiler ile buluşarak fabrikanın kapatılması sonrası gelişen süreç ve yaşanılan mağduriyetlere ilişkin bilgi aldı. İşçiler PE Ağı’na sorunlarını anlattılar.
Bordro var, maaş yok
Süreç, 9 Aralık 2015 tarihinde patronun işçilere tüm işçileri ücretli izne ayırdıklarını tebliğ etmesiyle başlıyor. Aradan onca süreç geçmesine rağmen işçilerin bordrolarının düzenlendiği fakat buna rağmen kendilerine herhangi bir ödeme yapılmadığını ayrıca işveren ile yapılan her görüşmede fabrikanın tekrar faaliyete geçeceği bahanesinin öne sürülerek oyalandıklarını dile getiriyor mağdur işçiler.
SGK prim usulsüzlüğü
İşçilerin asıl sorunu, patronun yükümlülüğündeki ödenmeyen SGK primlerinden başlıyor. İşçiler bordro düzenlenmesine ve sigortalı görülmelerine rağmen SGK primlerinin patron tarafından SGK’ya ödenmediği ortaya çıkıyor. Hak kayıpları bu noktada patlak veriyor. SGK, patronu prim borçlusu olarak göstermesine rağmen borç yükü işçilerin sırtına yükleniyor. Emekliliği hak eden işçilerin emekli maaşlarının kesilerek kendilerine yapılan emekli maaşı ödemelerini, raporlu oldukları günlerin ücretlerini, muayene ve tedavi olan işçilerin muayene ve tedavi ücretlerini ve sağlamış oldukları tüm hakları faiziyle birlikte geriye dönük olarak talep ediyor.
Diğer bir yandan uzunca bir zaman maaşlarını alamayan işçiler ücretli izin dolayısıyla sigortalıymış gibi görülüyor olmalarına istinaden devletin sunmuş oldukları sosyal yardımlardan yararlanamıyor, işsizlik maaşı başvurusu yapamıyor, daha da kritik olanı bir başka işyerine iş başvurusunda bulunamıyor.
Bir başka işyerinde çalışanlar ise yevmiye usulü çalışmaya zorlanarak işçilerin sahip olabilecekleri haklardan yaralanamıyor. Bunu fırsat bilen diğer patronlar işçilerin durumlarından istifade ederek örneğin işçi servisinden yararlandırmıyor veyahut 12 saati bulan uzun çalışma saatlerine maruz bırakıyor. İşçilerin anlattıklarına göre, uzun fazla mesai sonrası evine gitmek isteyen bir işçi arkadaşları dolmuş kullanarak evine gitmek üzere iş çıkışında tırın altında kalarak can vermiş…
Tazminat sorunu
İşçilerin dile getirdiği bir diğer husus tazminatlar. İşçiler kendilerine ısrarla patron tarafından çıkış verilmeyerek ücretli izne tabi tutulmaları sebebiyle hak etmiş oldukları tazminatın patron tarafından ödenmediğini belirtiyorlar. Bu durumdaki Nursan işçilerinin sayısı yaklaşık bin kişiye ulaştığı için tazminatlar toplamda yüklü bir meblağ tutuyor.
“Memleket meseleleri” bahanesi
Bir Nursan işçis, “Memleketi ilgilendiren çok daha önemli meseleler dururken sizin sorunlarınızla uğraşamayız” denilerek birçok bürokrat, siyasetçi ve yöneticinin olup bitene kayıtsız kaldıklarını ifade ediyor. İşçilere, birtakım sözler veriliyor ve akabinde verilen sözler çarçabuk unutuluyor.
Bir diğer işçi ise fabrika tesisinin çürümeye terk edildiğini, şov peşinde olan siyasetçilerin elli kişinin çalıştırılacağı fabrika açılışlarında boy gösterirken bin kişilik çalışma kapasitesine sahip bulunan 400 milyon TL değere sahip bu fabrikanın neden atıl halde bırakıldığına ise anlam veremediğini ifade ediyor. “Memleketin birçok yerinde zaman geçirmeden yapılan kayyum atamaları burada neden yapılmıyor?” diye ekliyor işçi ve yanıtını kendi veriyor. “Fabrikanın peşkeş mi çekilmesi düşünülüyor acaba?”
“3 yılda kaybettiğimi 10 yılda toparlayamam”
Ekliyor bir diğer işçi: “1200 derecelik sıcağın karşısında yıllarımı, emeğimi verdim, alın terimin karşılığıdır benim isteğim. 3 yılda kaybettiklerimi 10 yılda zor toparlarım. Kanser hastalığım da cabası…”
Konuştuğumuz işçilerden bazıları çocuklarından utandığı için gece geç saatlere kadar evlerine gidemediklerini, ısınabilmek için eski kıyafet ve ayakkabılarını yaktıklarını, çocuklarının geçimlerinin eş dost yardımıyla güç bela karşılandığını, borçlarına istinaden kimilerinin evlerini, arabalarını sattıklarını, kimilerinin hacizlerle karşı karşıya kaldıklarını, yaklaşık 150 çiftin boşanarak ailelerinin dağıldığını, kanser ve diğer hastalıklarla mücadele edenlerin olduğunu daha da vahimi bir kısım işçilerin bu yıkımın altından kalkamayarak intihar ettiğini ya da intihar girişimlerinde bulunduğunu dile getiriyor.
Tehdit telefonları
Direnmekten vazgeçmeyen ve haklarının peşine düşen kimi işçiler ise “Sosyal medyada veyahut telefonla aranarak ben polisim karakola uğramanız gerekiyor. Savcılık sizin hakkınızda soruşturma yürütüyor” denilerek tehditlere maruz kaldıklarını belirtiyorlar.
Son olarak işçilerden biri yazmamızı rica ediyor ve durumlarını özetliyor: “Yıkılan hayatlarını onaramayan işçiler…”
Ilyas Keles ve Ramazan Keles duzgun insanlar degiller. Ingiltere’ de faaliyet gosteren ve finans destegi ayarlayacak olan firmaninda ucretlerini odemediler. Haram yediler.. Yaziklar olsun koskaca isletmeyi batirdilar….